Atalarımızın yurdu Kazakistan’daki değişim ve gelişmelerin çok yakından izlenmesi ve bunların Türk halkına duyurulması gerekir ama nedense bu çok önemli konu sürekli ıskalanıyor.
Kazakistan’ın başındaki Türk dünyasının “AKSAKAL’I ” Nursultan Nazarbayev, gelişme-toplum ilişkilerini çok iyi irdelemiş bir önderdir.
Kazakistan'da büyük ölçekli değişimler olmaksızın kamu bilincinin dönüşümü olanaksızdır.
Bu, hem ülkenin vatandaşları arasında hem de uluslararası basında son yayınlanan ve büyük ilgi uyandıran Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in makalesindeki temel mesajlardan biridir. “Geleceğe bir bakış: kamu bilincinin modernizasyonu” başlıklı makalede devlet başkanının, Kazak toplumunun geleceğe adımını nasıl atacağı hakkında düşünceleri yansıtılmıştır.
Tüm teknoloji işlemlerinin hızlandırılması ve dünyanın ekonomilerin rekabet gücünü artırmasından dolayı çok değişken ve zor görünen bir gelecektir. Nursultan Nazarbayev,
“Hem Kazakistan’ın hem de dünyadaki diğer ülkelerin önündeki görev, güncellemeyi hemen sağlamaktır” diye vurguladı. Küresel eğilimler evreni de değişime uğratır, yüz yıllar değişir, ancak bu değişimler Kazakistan’ın gelişmesinin tamamen yeni bir düzeye ulaşması için eşsiz bir fırsat verir.
Uluslararası ilişkilerin çağdaş dönemi, ülkeler arasındaki ilişkilerde çelişkili gelişmeler ile karakterize edilir. Dinamikleriyle hızlanan küresel dünya halkına maneviyatına ve geleneklerine dayanan ulus için özel bir bilinç gerektirir. Bu koşullar altında, toplumun manevi değerlerinin korunması soruları büyük önem taşır.
Nazarbayev “ülkede başlayan büyük ölçekli dönüşümler kamu bilincinin gelişme modernizasyonu ile eşlik edilmelidir Bununla birlikte, Kazakistan yeni kurulmuş bir devlettir ve bugüne kadar çok zor işler yapılmıştır. Güçlü ve sorumluluğu yüksek bir millet olmak için sosyal bilinci değiştirecek daha iddialı ve temel çalışmaları yapmanın zamanı gelmiştir.
Modernleşmenin yeni modelinin ilk koşulu kendi kültürünü ve milli kodunu korumaktır. Bunlar olmadan modernizasyon boş ifadeye dönüşecektir. Bu durumda tarihsel deneyime ve geleneklere kibirli bakmamalıdır. Aksine, modernizasyon başarısı için önemli bir koşul haline en iyi geleneklerini getirilmelidir.” Burada Nazarbayev, hem bir bütün olarak toplumun hem de Kazakistan’ın her yurttaşının bilinç modernizasyonu için birtakım yöntemler belirlemiştir. Her şeyden önce rekabetçiliktir özendirilmelidir.
Yeni gerçekliklere ve koşullara uyum sağlaması ve odaklanması çok önemlidir. Her Kazakistan vatandaşı, bölgesel ve küresel pazarlarda avantajlı bir şeyleri sunabilmesi için kendisi için en önemli şeyleri belirlemesi gerekir. Bu sadece maddi bir ürün değil aynı zamanda istihbarat ve bilgidir. Bilgisayar okuryazarlığı, yabancı dil bilgisi ve kültürel açıklığı gibi faktörler bu eylemin mutlak önkoşulları arasındadırlar. Bundan dolayı, hem ‘Dijital Kazakistan’ programı, hem üç dillilik programı, hem de kültürel ve dini anlaşma programı milletin 21. yüzyılda yaşaması için hazırlık parçası olduğu Nazarbayev tarafından belirlenmiştir.
Nazarbayev, kendi program yazısında, modernizasyon alışkanlıkları ve klişeleri değiştirmeden olanaksız olduğunu ve bunun en önemli yönünün pragmatizm olduğunu vurgulamaktadır.
Bir zamanlar, yapılan israfın Aral Gölü’nün yok olmasına yol açması ve binlerce hektar doğal toprakları çevre felâketi bölgesine dönüştürülmesi unutulmamalıdır. Böyle bir durum çevreye karşı son derece pragmatik olmayan tutumunun bir örneğidir.
Bundan dolayı Nursultan Nazarbayev diyor ki, maddi hedeflere ulaşma üzerinde durularak, rasyonel yaşama yeteneği davranıştaki pragmatizmdir.
Ve bu modern dünyadaki tek başarılı modeldir.
Nazarbayev : “Ulusal kimliği korumak çok önemlidir. Milli gelenekler ile görenekler, dil, müzik, edebiyat ve düğün törenleri, tek bir kelime ile milli ruh halkla birlikte sonsuza kadar kalmalıdır” diye vurguluyor. Ama modern gerçeklerde bazı arkaik ve gereksiz alışkanlıklardan ve bağımlılıklardan kurtulmak gerekir. Örneğin, tek bir milletin bölgesel olarak bölünmesini geride bırakmamız gerekir. Biz, herkes kendi kişisel katkısına ve profesyonel niteliklerine göre değerlendirilmesi gereken meritokratik bir toplumu oluşturuyoruz, diyor .
Meritokrasi, yönetim gücünün, yetenek ve kişilerin bireysel üstünlüğüne yani liyakata dayandığı yönetim biçimidir. Bu yönetim şeklinde idare gücü, üstün özellikleri olduğu düşünülen kişiler arasında paylaştırılmaktadır, kayırma yoktur. Özellikle kamu yönetiminde daha bilgili ve yetenekli kişilerin seçilmesi ve yine hizmet içindeki ilerleme ve yükselmelerinin bilgi, başarı ve yetenek kıstaslarına göre yapılmasını amaçlar.
Bu yöntem Türkiye için de gereklidir.
|