Zaman zaman siyasetçilerin yoksul evlere giderek yer sofralarında yemeğe oturdukları
medyada yer alıyor.
Yer sofrası 60 yıl önce ülkemizde büyük kentlerde bile oldukça yaygındı.
1950’lili yıllarda ben biz yer sofrasında tek tabaktan yerdik.
Yoksul değildik ama zengin de değildik.
Bir gün subay olan amcam geldi “ bu ne kepazelik” dedi ve masada ayrı tabaklarda yemeğe başladık.
Daha sonra köylere gittiğimde seyrek de olsa yer sofrasına oturmak zorunda kaldım ama hiç rahat edemedim.
Değişen ve gelişen dünya koşullarına uymamak gericiliktir.
Bu yazıyı okuyanlardan, “atalarımız yer sofrasında yerlerdi bunu neresi kötü” diyenler çıkabilir.
Ben de onlara derim ki:
Daha önceki atalarınız da mağaralarda, sonra da çadırlarda oturuyorlardı.
Ne işliniz var apartmanlarda, mağaralara taşının ya da konuklarınızı mağaralarda ağırlayın.
Deve sırtında seyahati falan işin içine katmıyorum.
Bayramlarda kart atmayı çoktan bıraktığınızı ve başkalarından yürüttüğünüz hazır mesajlarla cep telefonlarından kırk kişiye aynı yapay cümleleri yolladığınızı da yazmayacağım.
Atalarımızı karıştıranlara günler sürecek yazı dizisi ile yanıtlar hazır bekliyor.
Konumuz yer sofralarında yapılan artistlik.
Yer sofrasında tek tabaktan yemek yemek, yoksulluk değil, cahillik ve görgüsüzlük belirtisidir.
Bu sofralara bir siyasetçinin oturması ise kepazeliktir.
Bundan gurur duymak gurursuzluktur.
Yani halkın eğitiminde bir adım ilerlenmemiş, halkın yoksulluğu ve cehaleti aşmasında hiç bir aşama kaydedilmemiş demektir.
Siyasetçilerin kendi evlerinde her türlü lüks içindeyken, sofraları o kadar zenginken, bu davranış, yoksulluk ve cehaletle dalga geçme anlamına gelir.
Siyasetçiler bunu yapmasınlar.
Yapıyorlarsa da medyayı çağırıp reklam etmesinler.
Kepazeliğin reklamı olmaz.
İbadetin de reklamı olmaz ama nedense hangi camiye gitseler orada fotoğrafçı
ve kameramanlar onları bekliyor.
Günümüzde yer sofrasında tek tabaktan yemek artık dizi filmlerde bile gösterilmiyor.
Kendilerini bu kadar düşürmesinler..
Birileri üstlerine basıp geçecek.
Yoksul bir ailenin evine iftara veya yemeğe gitmek ve bunu medyada göstermek de çirkinliktir.
Başka ülkelerde böyle rezillikler görülmez.
Siyasetçiler yoksulların evlerine yemeğe gidip bunu da yayımlatarak duygu sömürüsü yapacaklarına yoksulluğu ortadan kaldıracak yatırımlara yönelsinler.
Özelleştirmenin söndürdüğü ocakları yeniden canlandırsınlar.
Yok olan hayvancılığı eski haline getirsinler
Başka ülkeden saman alacak kadar zavallı duruma düşen tarıma destek versinler.
Dağlara taşlara ille de tarıma uygun ovalara dev yapılar dikerek ve yoksulların yer sofralarında zoraki oturarak çağdaş bir ülke yaratılmaz.
Toplumu cahil bırakmakta inat etmenin bedeli çok ağıdır.
Şimdi koyun gibi duran cahiller vahşileştikleri zaman onlardan hukuk, adalet, merhamet, vicdan, insanlık beklenemez. Aynı depremlerden beklenemeyeceği gibi.
|