15 Temmuz yıldönümü ile sela yine gündeme geldi.
Caizdir diyen var, sünnettir diyen var, herkesin elinde bir kılıf uydurmaya çalışıyor.
Sözlükte "mümkün olmak, serbest olmak, geçip gitmek ve geçerli olmak" anlamlarına gelen caiz, fıkıh terimi olarak, bir söz veya davranışın dinî veya hukukî esaslara uygunluğunu, yapılmasının serbest ve geçerli olduğunu anlatır.
Herkesin anlayacağı biçimde anlatmak gerekirse “ varlığı da yokluğu da anlam taşımayan eylemdir.”
Sünnetin kelime manası “yol” demektir. Sünnet sözcük anlamı ise adet, giriş demektir. İslâm fıkhına göre ise Peygamberin farz ve vaciplerden hariç olarak yaptığı ve yapılmasını istediği fiil ve davranışlardır.
Bu durumda sela caiz olabilir ama asla sünnet olamaz.
Öte yandan sela sadece Hanefi mezhebinde bulunmaktadır.
Asıl amaç ise ölen birinin çevreye bildirilmesidir.
Bu bağlamda sela için yerel ve mezhepsel bir gelenek denilebilir.
Geleneklerin zaman içinde dinin bir parçası haline getirilmesine ise bid’at denir.
Bid’at Peygamber tarafından da kınanmıştır.
İbnMâce tarafından aktarılan bir Hadis şöyledir.
“Kim benim bir sünnetimi ihya ederek insanların onunla amel etmelerine vesile olursa, o insanların kazanacağı sevaplardan hiçbir şey) eksiltmeden, onların sevaplarının bir katını almış olacaktır. Kim de bir bid'at icat ederek onunla amel edilmesine sebep olursa, o bid'at ile amel edenlerin yüklenecekleri günahlardan hiçbir şey eksiltmeden, onların günahlarının bir katını yüklenmiş olacaktır."
Günaha, sevaba, ibadete ve genel anlamda dine kimse bir şey ekleyemez ve çıkaramaz.
Bunu yapmak şirktir.
Bazı gelenekler kendi yollarında devam ederlerse güzel olabilirler ama bunlar dine sokulmaya, hele bir de Tanrının buyruğu imiş gibi gösterilmeye başlanırsa, bu İslam’ın yıkımını getirir.
Türkiye bu gün işte tam bu noktaya gelmiştir.
Mezarda sorgulayan melekler gibi saçmalıklar, İslam aleminin kandili gibi aşırılıklar, türban ve çarşaf gibi İslam dışı örtünme biçimleri dinde yabancılaşmayı getirmenin yanı sıra insanları da bölmektedir.
Sela, ölen kişiyi çevreye bildirmekle sınırlı kaldığı sürece güzel bir gelenektir.
Her güzel geleneğin dine sokulması önce dini sonra insanları bozar.
Bir geleneğin hem dine sokulması hem de siyaseten kullanılması ise dinin omurgasına aykırıdır.
Giordano Bruno, "Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar"
derken yüz yıllar ötesinden Türkiye’yi görmüş olmalı.
Türkiye 15 Temmuz yıldönümünde çok kötü bir sınav verdi.
15 Temmuz alçaklığının siyasi ayağı ortaya çıkmadan ve çok sayıda insan sanki bu rezilliğin içindeymiş gibi mağdur edilerek sağlıklı bir sonuca ulaşılamaz.
Son yıllarda din siyasette çok fazla kullanılmaya başlandı.
Fatiha Suresi’nin 4. Ayeti der ki:
“Din gününün sahibi Allah’tır”
Bir küçük uyarı yaparsam kimse alınmasın ya da isteyen istediği kadar alınsın.
Kimse şansını fazla zorlamasın.
Kimse yeni bir din yaratmaya kalkmasın.
Öyle hesaplar vardır ki, tüm servetini yatırsan ödeyemezsin..
Sen kimsin , diyeceklere de küçük bir notum var:
Kuran diyor ki “ yanlış gördünüz mü ya düzeltin ya uyarın”
|