Adalet yürüyüşü, 15 Temmuz abartıları, Suriyeliler derken Türkiye yeni bir bunalımın içine düşmek üzere.
İran Türkiye’de yapılan barajlara karşı çıkıyor.
Devlet adamlığı ölçütlerine uygun yöneticilerimiz varsa böyle bir durumu çok önceden öngörmüş olmalıdırlar.
Yapılan barajlara karşı çıkan sadece İran mı?
Önce belleğimizi tazeleyelim.:
Türkiye, Hakkari ve Şırnak bölgesinde çok sayıda baraj yaptı.
Terör örgütü PKK, baraj inşaatına sabotaj düzenledi.
Araçlar yakıldı, işçiler katledildi.
PKK’nın güdümünde hareket eden HDP, baraj yapımlarının durdurulmasını istedi.
Örgütün geçiş güzergâhlarının kapatıldığı için çabaladığı ifade edildi.
Ancak bölgedeki yeni krizler, bu taleplerin bölgesel bir oyun olduğunu gözler önüne serdi. Nitekim İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’den PKK ile aynı çerçevede bir çıkış geldi. Ruhani, Türkiye’nin Fırat ve Dicle Nehri üzerindeki büyük bir baraj inşaatlarını durdurulmasını talep etti.
Kum fırtınaları konusunda Tahran tarafından düzenlenen bir konferansta konuşan İran Cumhurbaşkanı, barajların Orta Doğu’nun tamamı için “tehlikeli” olacağını ifade etti.
Bu, İran cumhurbaşkanının Orta Doğu’da tartışmalı görülen baraj projesine ilişkin ilk açık çıkışı oldu.
Ruhani, Türkiye’nin ismini vermedi ama Suriye ve Irak’a akan iki büyük nehir üzerinde planlanan birkaç barajın “yıkıcı sonuçları” olacağını, İran dahil birçoklarını etkileyeceğini ve “durdurulması gerektiğini” belirtti.
Ruhani, barajlar meselesine “kayıtsız kalmanın mümkün olmadığını” da sözlerine ekledi.
Zap Suyu, Doğu Anadolu’dan doğup Irak’ın Musul kentinin 40 km güneyinde Dicle Nehrine kavuşuyor.
Dicle’nin Türkiye sınırları dışındaki kollarından biri de Küçük Zap Suyu olarak biliniyor. İran’ın batı kesiminden doğan bu akarsu, Kerkük’ün batısından geçip Dicle Nehriyle buluşuyor.
Küçük Zap Suyunun geçtiği alanlar önemli petrol üretim bölgeleri.
Türkiye’nin en eski ve değişmeyen sınırı İran ile olandır.
IV. Murat tarafından Bağdat Seferi gerçekleşir. Uzun yıllar boyunca İranlıların elinde bulunan kent sonunda Osmanlı Devleti’nin himayesi altına girmiştir. Osmanlı ile Sefavi Devleti arasında antlaşma imzalanır. 17 Mayıs 1639 yılında savaşın sona ermesine ve bugün oluşan İran Türkiye sınırlarının belirlenmesine şekil veren antlaşmadır.
Kasr-ı Şirin adı altında yapılan antlaşmanın Osmanlı için önemli olmasının nedeni ise;
Osmanlı devleti Bağdat, Basra, Kerkük, Doğu Anadolu’yu topraklarına katarak yönetime devam edecektir.
Sefavi devleti ise Revan’ı alacaktır.
Yapılan Mokur, Kars ve Kotor kaleleri yıkılarak kalıcı barış sağlanacaktır.
Eshab-ı kiram ve İslam’a karşı yapılan hakaretler yasaklanacaktır.
Buradan çıkan sonuca göre iki ülke arasında 376 yıldır savaş olmamıştır.
Savaş olmadığı gibi Mustafa Kemal ile Rıza Şah Pehlevi arasında çok iyi ilişkiler vardı.
İran orta doğu’daki en köklü devletlerden birisidir.
Binlerce yıllık Fars İmparatorluğu 1935’de Şah Rıza Pehlevi’nin çabasıyla İran adını almıştır.
İran’ın barajlar konusundaki duyarlılığı dikkate alınmalı ve bu konunun gerginliksiz çözümü için iki devlet girişimde bulunmalıdır.
Hasan Ruhani’nin mesajının duymazdan gelinmesi giderilemeyece
|