Dilencilik sadaka miktarı arttığında işletmeciliğe azaldığında ise haydutluğa dönüşür
Hukuk ve adaletten payına düşeni alamamış devlet yapısı da burada dengeyi sağlar.
Dilenciliğin Müslümanlar arasında çok yaygın olduğu göz önüne alınarak bu eylem suç kapsamına sokulmaz. Kabahat sayılır . Aynı kumar gibi.
Ya hırsızlık… Hırsızlığın her duruma göre adı vardır.
Az daha üzerinde kafa patlatılsa hırsızlığın kutsal bir eylem olduğu bile tartışılmaya başlanabilir.
Hırsızlığı saklama ve maskeleme konusundaki ustalığımız harikadır.
Müzikte yapılan hırsızlığa arajman denir.
Adam bir parça bestelemiş, dünyanın her yerinde söyleniyor.
Biz o parçanın sözlerini çöpe atar müziğin üzerine Türkçe sözler yazarız. Bu tam bir emek hırsızlığıdır ama adını arajman koyunca işin hırsızlık yanı görünmez.
Edebiyattaki hırsızlığın adına adaptasyon denir.
Bir Fransız yazarın romanı alınır ve içindeki kişi ve yer adları Türkçeye çevrilir.
Romana bir güzel ad uydurulur ve kitap olarak basılır.
Bu adaptasyondur.
TDK sözlüğünde buna “uyarlama” denilmiş.
Türk edebiyatında böyle kaç tane uyarlama vardır?
Bu toplara hiç girilmez.
Örneğin Reşat Nuri Güntekin’in tüm romanları elden geçirilse içlerinden kaç tane adaptasyon çıkar? Belki de hiç çıkmaz.. Örnek olarak yazdım…
Türkiye’nin bir sanat ve edebiyat akademisi yoktur.
Böyle bir kurum olmayınca yazın alanında en olup bittiği bilinmediği gibi yazarlara ödül de verilemez.
Ödül verme işi 15 tane üyesi olan ve bunlara yenilerini eklemeyen naylon derneklere kalır.
Bir de köklü gazeteler ödül verirler.
Bilimdeki hırsızlığa ise intihal denir.TDK sözlüğünde bunun karşılığı “aşırma” olarak geçiyor.
Üniversite sayısın hızla arttığı ülkemizde öğrenim kalitesi yerlerde sürünüyor.
Elimdeki son rakama göre 193 üniversitemiz bulunuyor.
Toplam akademisyen sayısı 150 bin 886.
Bunun 22 bin 535’i profesör, 14 bin 203’ü doçent.
Bilimsel çalışmaların orijinal olup olmadığını gösteren benzerlik indeksinde de dünya ortalaması yüzde 15 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 28.5. Bu oran, Türkiye’de yapılan çalışmaların yaklaşık üçte birinde yeni bir fikir geliştirilmediğini ve diğer tezleri tekrar ettiği anlamına geliyor. Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, yüksek lisans ve doktora tezlerinin yüzde 34’ünde ‘ağır intihal’* yapıldığını ortaya koydu.
Bunu anlaşılır hale getireyim:
Türkiye’deki her üç tezden biri intihal, yani hırsızlık.
Bu intihal çokluğu profesör bolluğunu getiriyor.
Ankara’da bir fakültenin aynı katında 16 profesör var.
Değerli dostum Prof.Dr.Tahir Hatipoğlu üniversitede görevliyken “ burada 3 üniversiteye yetecek profesör var” demişti.
Burada profesör veya doçentleri suçlamak gibi bir amacım yok ama akademik kariyerlerin devlet memurluğu ile karıştırıldığı gerçeğini de görmek zorundayız.
Dünyadaki referans dergiler artık Türkiye’den gelen tez yazılarını aylarca inceledikten sonra yayınlıyor. Çoğunu da geri çeviriyor.
Hırsızlıktan başka bir şey olmayan intihal yapanlara bu güne kadar hangi cezalar verildi?
“Elhamdülillah bizim hırsızlarımız iyidir” bilimde gelişme sağlamıyor
|