Her ulusun tarihinde unutulmaz kişiler yaşamıştır..
Bu kişiler kendi toplumlarında ve yaşadıkları dönemlerde sıra dışı işler
yapmışlar ve yararlı eylemleriyle kendi uluslarının sevgisiyle taçlanmışlardır.
Uluslar birbiriyle kıyaslanamaz.Her ulus kendi ölçüsünde kahramandır..
Her ulusun gazileri, şehitleri vardır.
“En büyük ulus bizim ulus “ diyenler ırkçılığın batağına saplanmışlar
ve 10 milyonlarca insanın katili olmuşlardır.
Uluslar birbiriyle kıyaslanamayacağı gibi yetiştirdikleri “ulusal kahramanlar” da kıyaslanamaz.
Mustafa Kemal Türk ulusunun yetiştirdiği olağanüstü kişiliklerden birisidir.
Yok olma noktasına gelen bir ulusun, kısıtlı olanaklarla ayakta kalmasına
ve devletin rejimini değiştirerek çağdaş dünyada yer almasına öncülük etmiştir.
Yaşadığı çağın ötesini görebilme ve kavrayabilme yeteneği ile doğru zamanda
doğru iler yapmış ve konuşmalarıyla bugünlere de ışık tutmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk olarak Türk tarihindeki yerini aldığı gibi emperyalizme
karşı kazandığı zaferle de dünya tarihinde seçkin bir yer edinmiştir.
Atatürk’ün büyüklüğü tartışılamaz. Türk ulusunun da büyüklüğü tartışılamaz.
Tarihi yönlendirmiş ulusların büyük adamlar çıkarması doğaldır..
Doğal olmayan tarihin her hangi bir yerinde saplanıp kalmaktır.
Ölümünden 79 yıl sonra Atatürk’ün söyledikleriyle yetinmek , onun için
olumlu fakat Türk ulusu için olumsuz bir sonuçtur.
Türkiye Atatürkçüden geçilmiyor.
En yakın çalışma arkadaşları da içinde olmak üzere kaç kişi onu anlamak
için çaba harcamıştır ?
Atatürk’ü anlamak bir yana “Atatürkçü kalıplar” uydurarak insanları bunların içine
girmeye zorlamışlardır. Atatürk bir “kalıpçı” değildi ki…
Cumhuriyet ve peş peşe gelen zamanlamaları yerinde reformlar kalıplar kırılarak
amaçlarına ulaşmıştır.
Onun “çağdaşlık” dışında bir tutkusu, önerisi veya amacı yoktu.
Çağdaşlık ise kalıpların sürekli kırılmasıdır.
Çağı yakalamak, çağla birlikte yaşamak, uygarlıkla kol kola yürümektir.
Bu gün Türkiye çağdaşlığın gerisinde kalmıştır ve uygarlığın peşinden koşmaktadır.
“Atatürk demişti ki” diye başlayan konuşmalar ve yazılarla çağdaş
olunamaz ve uygarlık yakalanamaz.
Yazımı okuyanlar : “Neyimiz eksik de böyle yazıyorsun” diyeceklerdir..
Neyimiz tamam ki ?
Sağlıktan eğitime, adliye sisteminden toplumsal yaşama, demokrasiden hukuka içinde yaşadığımız sistemin her yanı “defolu”.
Hele öğretim ve eğitim konusunda bir bataktan çıkıp diğerine dalıyoruz.
Çocuklar ve gençlik kobaya döndüler. Her değişiklikte bir nesil harcanıyor.
Türkiye içte ve dışta büyük sıkıntılar yaşıyor.
Bıçağın keskin ağzında yol almaya çalışırken, birileri işi gücü ve yaşanan bunca yanlışlığı bir yana bıraktılar, Atatürk’ün dinle ilişkisini tartışmaya açıyorlar.
Atatürk diyanet işleri başkanı değildi.
Elde kalan son yurt toprağı üzerinde çağdaş, uygar, insanı öne çıkaran
cumhuriyet rejiminin öncü kurucusuydu. Büyük ilkelerin, büyük geleceklerin adamıydı.
Atatürk’ten daha ileri adımlar atmadan, onu geçmeden Atatürkçü olunamaz.
Atatürk geçilir mi denilmesin, elbette geçilir. Türk ulusu Atatürk’ten büyüktür.
Büyük uluslar küçük adamlarla yönetilince tarihin bir yerinde saplanır kalırlar.
Bu gün yaşadığımız sıkıntı geriye bakarak yürümemizden kaynaklanıyor.
Ata’nın konuşmaları iyi irdelenirse “ önünüze ve ileri bakın” dediği görülür.
Atatürk nasıl geçilir?
Onun bıraktıklarının üzerine katkılar yapılırsa önce yakalanır, sonra geçilir.
Yerimizde sayarak ancak geri kalırız.
Çünkü yerinde sayanlar oldukları yerde dururken diğerleri onları geçer gider.
|