Geçmişini bilmeyen geleceğe güvenle ilerleyemez.Bu bağlamda resmi tarih en büyük bataklıktır. Resmi tarihte direnenler birinci sınıf vatan hainidirler.
Çaktırmadan bir toplumun geleceğini yok etme görevini yerine getirirler.
Böyle durumlarda satılmamış ve kiralanmamış aydınlara büyük ihtiyaç vardır.
Resmi tarih bizi de geçmişten kopartmış ve hainlik kahramanlık ikileminde şaşkınlığa sürüklemiştir. Oysa devleti yönetenler ne haindirler ne de kahraman..
Evliya hiç değillerdir.Onlar da bizler gibi insandır ve yönetim görevini yapmak için çabalamaktadır.Yanlış yaparlar, doğru yaparlar, bazen de ihanet ederler..
Çoğu yaptıkları yanlışları doğru olduğunu sandıkları için yapmışlardır..
Misyonları yoktur, vizyonları yetersizdir, koşullar zorlamıştır, çevreleri aldatmıştır ve gidip yanlışın gözünü çıkarmışlardır.
İşte bunlardan ikisini geçmişin naftalin kokan arşivlerinden çıkardım.
16 Ağustos 1838’de Balta Limanı’nda imzalanan Osmanlı-İngiliz Ticaret Antlaşmasını hatırlayan var mı ?
Antlaşmanın altında “İngiliz dostu” Mustafa Reşit Paşa’nın, onayında da II.Mahmud’un imzaları vardır. Bu antlaşmanın maddelerine bakıldığında, Osmanlı’nın ekonomik batağa ve ödemeye ömrünün yetmeyeceği borca nasıl battığı anlaşılır.
Yedi madde, Osmanlı’nın başına vurulan yedi tokmak gibidir.
İşte yedi bela gibi maddeler:
1- İngiliz Tüccarlar, hiçbir kısıtlama olmadan, her türlü malı tüm Osmanlı Topraklarında hem iç hem dış ticaret amacıyla alıp satabilecek.
2- İngilizlerden mal alım ve nakli için belge istenilmeyecek
3- İngiliz Tüccarlar iç ticarette yerli tüccarlardan fazla vergi ödemeyecek.
4- Yabancı mallar boğazlardan serbestçe geçecek.
5- Osmanlı’ya tanınan tekel haklar iptal edilecek.
6- Antlaşma SONSUZA DEK yürürlükte ve geçerli olacak.
7- Antlaşma tüm Avrupa devletleri için geçerlidir.
İngiliz’den yenilen bu kazık kısa kalmış olacak ki, diğer Avrupa ülkelerinin ki de eklenmiş.
25 Kasım 1838 İngiltere, 31 Ocak 1940 İsveç-Norveç, 2 Mart 1840 İspanya,
14 Mart 1840 Holanda, 30 Nisan 1840 Belçika ,1 Mayıs 1841 Danimarka,
20 Mart 1843 Portekiz…
Balta Limanı antlaşmasının imzalandığında Avusturya Başbakanı :
“Osmanlı şimdi bitti “ diyerek vurulan darbenin gelecekteki etkisini bir güzel özetlemişti.
20 yıl sonra 1858’de antlaşmanın etkirlini anlatan İngiliz Edward Michelson Türk Sanayisinin düştüğü acı durumu şöyle anlatıyor :
“ Yabancı ülkelerde büyük ünü olan Türk sanayisinin bir çok kolları , şimdiden yok olmuştur.
Bunlar arasında pamuk sanayi başta gelir ki, bunlar artık tümüyle İngiliz Sanayi tarafından sağlanmaktadır. Şam’ın çelik bıçakları, Kıbrıs’ın şekeri, İznik’in çinisi hep yok olmuştur.
Bütün bu sanayi kollarının bugün , Türk topraklarında izi bile kalmamıştır.”
Kapütülasyonlar Kanuni Sultan Süleyman’a bağlanır. Balta Limanı antlaşmasından söz edilmez. Tarihi yazanlar :
- Kanuni çok büyük padişah, arada kaynar gider, diye düşünmüş olmalılar.
Mustafa Reşid Paşa’ya da “büyük” demişler.
Büyük Reşid Paşa’nın devletin başına “büyük bela” açabileceği pek üstüne kondurulmamış.
Tarihten ders alınmalı denilir ama bir şeyden ders almak için önce onu bilmek gerekir.
Kasım 1995 de imzalanarak 1 Ocak 1996’da yürürlüğe giren GÜMRÜK BİRLİĞİ ANTLAŞMASI ‘da Cumhuriyete atılan en kapsamlı kazıktır.
AB’nin o zamanki 15 ülkesine karşı tüm gümrük duvarları indirildi.
Avrupa Birliğine tam üye olmadan gümrük birliğine girmiş tek ülke yoktur.
Gümrük Birliğine girmemizin sonucu her yıl giderek artan dış ticaret açığı başımızın belası oluverdi. 1996 yılından beri Türkiye’nin zararı 400 milyar doları geçti.
Balta Limanı Antlaşmasından daha ağır koşullar taşıyan Gümrük Birliği Antlaşması Meclis’ten kaçırılarak yürürlüğe konuldu.
Yakında bu antlaşma nedeniyle kendi topraklarımızda kiracı durumuna düşeceğiz ama dandik konularla yıllardır gündem saptırılıyor..
|