Üzerinde yaşadığımız coğrafyadaki kitap düşmanlığı ne zaman başlamıştır?
Bunun altı kurcalandığında karşımıza yine yobazlar çıkar.
Bunlar Kur’an’dan başka kitap haramdır derler ama onun da anlaşılarak okunmasına karşı çıkarlar.
Bu bağlamda din insanları aydınlatan bir ışık olmaktan çıkar ve kadınların başını örtmekten başlayarak bilincin üstünü kapatan kara bir örtüye dönüşür.
Kitabın tam bir zavallı olduğu ülkede kütüphanelerin durumu sağlıklı olamaz.
“Zararlı kitap” gibi çok iğrenç, alçakça, rezilce ve haince bir kavramın var olması altında toplumu sürü, insanları kul olarak görmenin ahlaksızlığı yatmaktadır.
Ülkemize gelmiş ve gelecek olan en şerefsiz kişiler darbecilerdir.
Bunlar her darbenin ardından kitapları, dergileri, gazeteleri, daktiloları, teksirleri
“suç aracı” olarak göstermişlerdir.
Yüz binlerce kitap, dergi yakılarak yok edilmiştir.
Bundan etkilenen aileler ki çoğu cahildir, çocuklarının ellerindeki ders dışı kitapları alıp yırtarak kitap düşmanı vatan hainlerinin ekmeğine yağ sürmüşlerdir.
Ülkemizde kitap bu durumda olunca kütüphanelerden nitelik beklenemez.
Uluslararası standartlara göre her 10 bin kişiye bir kütüphane düşmesi gerekirken bu oran ülkemizde yaklaşık her 80 bin kişiye bir kütüphane şeklindedir.
Kitap sayısı ise hiç de iç açıcı değil. Almanya'daki kütüphanelerde 140 milyon dolayında kitap bulunuyor.
Harvard Üniversitesi kütüphanesinde 10 milyonun üzerinde kitap var.
Ekonomide arz-talep ilişkisinden söz edilir.
Kişi başına 10 yılda bir kitap düşen toplumda kütüphanelerin ancak yasak savma düşüncesiyle varlıkları sürdürülür.
Devletin içine işlemiş kitap düşmanlığı, “kitap severliğe” çevrilmedikçe de bu zavallılık sürer gider.
Dünya bizimle dalga geçerken “bizi kıskanıyorlar” diye konuşmak da hamamda türkü söylemeye benzer.
Abartıyorsun diyeceklere, pırlantadan verginin kaldırıldığını yazarak yanıt verebilirim.
Az sayıda kişinin çığlık atması yetmiyor.
Kitap, gazete ve dergide yüksek KDV devam ediyor.
Çünkü devlet yurttaşının kitap okumasını istemiyor.
Felsefe düşmanlığını altında da , insanların akılların kullanmalarını ve sorgulamalarını engellemek yatıyor.
İnsanlar kapıkulu olmalı ve her buyruğa kayıtsız koşulsuz uymalı.
Öğrenmek, aklı çalıştırmak, sorgulamak doğrudan yasaklanmıyor ama kitap düşmanlığı ile aynı sonuç elde ediliyor.
Düşünülmüyor ki, insan aklını kullanıp sorgulamasaydı bugün mağaralarda yaşayacaktık.
Akıllı evlerde oturmakla bilginin ve bilimin sonuna gelinmedi.
Dünyanın ömrü sona ermeden önce insanoğlunun kendisine yeni yaşam yerleri bulması ve oralara gitmesi gerekiyor..
İnsanlığın geleceği için kitaplar çok değerlidir.
Kütüphaneler desteklenmeli, kitap üzerindeki baskı kalkmalıdır.
Her yemeğe maydanoz olan siyasetçilerin “ kitaplığı olmayan ev ahırdan farksızdır” dediğini duyan var mı?
Ailelerin çoğu çocuklarını büyüyünce koyun olsun diye “kuzucuğum” diye seviyorlar.
Çocuklara yemek konusundaki baskıları da bu yazdığımı doğruluyor.
Kitap okuması için çocuğunun peşinden koşan kaç anne- baba tanıyorsunuz?
Evlerin çoğunda kitaplık yok. Halk kütüphaneleri perişanlıktan dökülüyor.
Kütüphanelere kitap alınmıyor. Binalara bakım yapılmıyor ve personel açığı var.
Eskilerden kalan bir söz vardır:
Okumadan alim, yazmadan katip olunmaz..
Tarihini, coğrafyasını, kültürünü, dilini, dünyadaki yerini bilmeyen bir toplum çok uzun yaşamaz.
Kimse kendisini “Tanrı bizimledir” diye avutmasın.
Tanrı aklını kullananların ve okuyanların yanındadır.
|