Amin kelimesi, İslamiyet’e Hz. Muhammed’in ölümünden 300 yıl sonra hadis kitapları ile girmiştir.
Hıristiyanlığa ise Yahudilikten geçmiştir. Amin kelimesinin manası, “olsun” demektir
İbranice’de ise su anlamına gelmektedir.
Hıristiyanlıkta “Amen” olarak kullanılmaktadır. Amin kelimesi, Kuranda hiç geçmediği halde Hz. Muhammed’in kullandığı söylendiği için Müslümanlar kullanıyorlar.
Peygamber ne zaman söylemiştir?
Kim duymuştur?
Peygamber yakınlarından nakleden var mıdır?
Kullanmak için neden 300 yıl beklenmiştir.?
Bu sorulara yanıt arandığında diğer binlerce Hadis’te olduğu gibi bunun da sonradan
sonradan uydurulduğu anlaşılmaktadır.
Bu uydurmayı yargılamak bize düşmez.
Hesap günü geldiğinde peygamber ile uyduranlar arasında görülecek bir hesapta doğru yanda bulunmak istediğim için bunları yazıyorum.
Bir şeyin doğrusunu bilip de söylememek, o yanlışa katılmak anlamı taşır.
Amin kelimesinin elbette zararı yoktur ama İslam’daki kullanışını Peygambere bağlamak yarara yalan eklemektir.
Tek tanrılı ve göksel dinlerin hepsinde amin kelimesi kullanılmaktadır.
Pek çok dinde, “Tanrım dualarımı kabul et” anlamına gelmektedir.
Bir dua sonunda amin deniliyorsa, ‘’Tanrının gerçekliğini, mükemmeliyetini, güvenirliğini kabul ediyorum, yerine getirilmesi istediğim dua ve taleplerin doğruluğunu tasdik ediyorum’’ demektir.
Hazreti Muhammed’in 23 yıllık peygamberlik döneminde söylediği toplam hadis sayısını 500 bine çıkarmaya çabalayan sapkınları bir yana koyarsak 1500 dolayında hadis olması gerekir.
Şöyle bir öykü ile hadis üretmek ne derece doğrudur:
“ İslam hadislerine göre, Hz. Muhammet Fatiha süresini okurken sonuna geldiğinde, Cebrail görünerek ve Amin demesi için ikaz etmiştir.
Bu olaydan sonra Hz. Peygamber, Müslümanlara imam amin dediğinde sesli olarak Amin deyiniz demiştir.” Bunu yazana, o zaman neden 300 yıl beklendi diye sorulmaz mı?
Hazreti Muhammed bu konularda son derece titizdi.
İbn-i Said-il-Kudri'nin naklettiği hadis şöyledir:
"Kuran 'dan başka, benden bir şey yazmayın. Kim Kuran 'dan başka bir şey yazmışsa derhal yok etsin."
Bir başka sapkınlık da, Peygamberin her söylediğinin Hadis olarak kabul edilmesidir.
Bu durumda : Peygamberin eşine “ bana biraz hurma ve su getir” demesi de Hadisten sayılır ki, bu anlayış Tanrı’nın resulüne saygısızlıktır.
Amin kelimesinin Yahudilikten dilimize geçtiği düşünülse de, çok eski zamanlarda kullanıldığı da söylenmektedir.
Mısır tanrısı Amon’dan geldiğine inananlar da vardır.
Ra adı ile Güneş tanrısı kabul edilen Amon, gizliliği ve görünmeyeni temsil etmektedir.
Eski Mısırlılar, tüm dualarda ve yakarışlarda Amon’un ismini anarlardı.
Bu dönemde, orada yaşayan Yahudilerin Amon kelimesini amin olarak dillerine aldıkları düşünülmektedir.
Sonuç olarak dualardan sonra “amin” denmesinin güzel bir ritüel olduğu benimsenir.
Bunu hadislerin içine yerleştirmeye çalışmak, Cebrail’i devreye sokmak “amin” kelimesinin içeriğine bir şeyler eklemeye çalışmak “uydurulan din” kavramını gündeme getirmektedir.
Herkes “amin” demeye devam etsin ama yalan, yanlış, uydurma öykülere de kulağını kapatsın. Unutulmasın ki yalana sarılmanın bir bedeli vardır.
Kur’an hadis konusuna olumlu yaklaşmamıştır. Bu da böyle biline…
Merak eden bu konudaki ayetleri okusun. Bu nedenle belki inandığı dinin kitabını da okumuş olur.
|