Kanuni Süleyman Osmanlının en görkemli hükümdarlarından birisidir.
En uzun saltanat süren padişah olarak ve yaptığı kanunlarla tarihteki yerini almıştır.
Fetihleri ve kanunları kadar evlat katilliği ile de ünlü I.Süleyman, Hürrem adını taktığı Rokselan’ın eline teslim ettiği devlet yönetiminin hangi açmazlara düştüğünü kendisi anlayamadığı gibi bizler de hala anlamış değiliz.
Tarih bizde normal kriterlerinden ayrılmış “KAN KALESİ” masallarına çevrilmiştir.
Örneğin: I.Süleyman Avrupa’da almadık kale bırakmazken, Viyana önlerinde neden yetim çocuk gibi boynunu bükmüştür?
Tarihin “MUHTEŞEM” sanını yakıştırdığı Kanuni’nin Anadolu insanına, topraklarına katkısı ne olmuştur? Çok kanuni olduğu söylenen padişahın hukukla ilişkisi ne durumdadır.?
Padişah ve hukuk bir arada olur mu diyenlere Roma Hukuku’nu hatırlatırım.
Roma da imparatorluktu.
Kanuni döneminde Osmanlı’da uygulanan toprak sistemi ile feodal Avrupa toprak sistemi arasındaki benzerlik ve ayrılıklar nelerdir?
Kanuni döneminden günümüze kadar gelebilmiş ünlü yapıtlar nelerdir?
Dedesinin annesi Sırp Kralı’nın kızıydı. Kanuni’nin karısı da Rus papazının kızı .
Kanuni Süleyman ile Süleyman Demirel arasındaki en büyük benzerlik nedir?
İnsan yığınlarının topluluk olmaktan çıkıp toplum haline dönüşebilmesi için öncelikle düşünmeyi öğrenmeleri gerekir.
Oysa günümüzde bir çok topluluğun içgüdüsel davranışlarla toplum bilincini yakalamaya çalıştığını görüyoruz.
Toplumsal bilinç yerine yönetsel kazığın dikenli yanını tutuveriyorlar.
İçlerinden bazıları ise kazığı arkalarına ölçüp yutmaya bile çalışıyor.
Daha kazığın sindirim sisteminden geçemeyeceğinden haberleri yok.
Fakat I.Süleyman’ın çok muhteşem olduğunu ezbere biliyorlar.
Oğulları Mustafa ve Beyazıt’ı gözleri önünde öldürttüğünü söyleseniz, tepkileri çok büyük olur.
Sağlıklı çocuklarını öldürttükten sonra kendi yerine sara hastası bir şehzadeyi seçtiğini ve bunun tek nedeninin cilveli Rus kızı Rokselan olduğunu da söylerseniz fanatiklerden dayak yiyebilirsiniz.
Biz de kimse tarihe eleştirisel açıdan bakmaz.
Çünkü tarih, devletin tarihidir. Devlet ise kutsaldır. O zaman tarih de kutsaldır.
Kutsal şeylere de pek dokunulmaz.
12 Eylülcüler de buna inanmış olacaklar kendileri için “eleştirilemez ve yargılanamaz” diye anayasaya madde koydular.
21. Yüzyılı kenarından yerken, toplumun değer vermesi gereken öncelikler henüz Türk toplumunda netlik kazanmamıştır.
Çalışan sınıflar bile henüz, “Ayda 20 bin lira maaş almaları mı önemlidir, ülkenin yaşaması mı” sorusuna doğru yanıt veremiyorlar. Ya da “ ülke batsın biz kalkınalım” diyorlar.
Her gelen Milli Eğitim Bakanının kafasına göre sistem koyduğunu da bunlara eklersek yolumuz çok karanlık, üstüne de engebelidir.
Aydınların önceliği, halkın önceliği ve devletin önceliği uyum içinde olmadığı gibi çatışmalar her geçen yıl artmaktadır.
Öncelikler artık vatan, millet ve bayrak değildir.
Yoksulluk ve cahillik devlet politikası olmuştur.
Konu vatansa diğerleri ayrıntıdır çizgisinden, konu çıkar ise vatan ayrıntıdır noktasına gelindi.
Devlet gerçeği öğrenmek istiyor sa işte bir deneme:
Avustralya ve Kanada’ya göçmen alınacak desinler ve kayıtlara başlasınlar.
Kilometreleri bulan kuyrukları görünce ne diyeceklerini merak ediyorum.
İnternet üzerinden veya İsrail bayrağı yakarak yurtsever olunmaz.
İnsanlar bir dönem yurtseverdiler. Sonra aşklarının platonik olduğunu ve karşılığının bulunmadığını gördüler.
İnsan yurdunu ne kadar çok seviyorsa yurdu da onu o kadar sevmeli.
Masalımsı tarih, engellenen eğitim ve öğretim, desteklenen yoksulluk ile siz 21. yüzyılı yemeye çalışırken
21. yüz yıl sizi yutuverir.
Önceliklerde vatan, millet, bayrak ilk sırayı alamazsa yolun sonu görünüyor.
|