Dünya coğrafyasına baktığımızda Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde yoksulluk ve adaletsizlik görmekteyiz.
Bu durum İslam ilkelerine ve hedeflerine ters düşüyor ama petrolden dolar milyarderi olmuş Arap şeyhleri bile kuş uçuşluğu uzaklıktaki dindaşlarının açlıktan ölmelerine seyirci kalıyor.
Fanatik Müslüman denilen tuhaf yaratıklarda dünyanın çok yerinde başka insanlara zulüm yapıyor, çoğunu da öldürüyor.
Allah adına cinayet işlemek önce onu rahatsız eder.
Ne yapıyor Allah bu zalimlere?
Sopayı alıp dövmek, kılıcı alıp kafalarını kesmek gibi uygulamaları olmadığından tümünü yoksul ve sefil bırakarak cezalandırıyor.
O ahmak sürüsü de yoksulluğu imanın bir parçası sanıyor.
Kendi sefaletlerini göremeyenler başka dindekilere de kafir diyerek saldırıyorlar.
Yeryüzünde Tanrısı olmayan din yoktur.
Maneviyatın yolu da dinden geçmez.
Din bir yerel ritüeldir.
Hele aynı Tanrı’ya inanmış Yahudi-Hıristiyan ve Müslümanların ayrıntılar üzerinden yola çıkarak birbirilerine saldırmaları akıl dışıdır.
İmansız Müslümanların bağnazlıkları ve katliamları bir gün bir yerden ciddi tepkiyle karşılaşacak diye beklerken, “o ses” 4 yıl kadar önce Avustralya’dan geldi.
Avusturalya Başbakanı Julia Eileen Gillard, Avustralya'da Mursi için yapılan gösteride bir Müslüman fanatik gösterici ile diyalogunda göstericiye hitaben :
"Niçin bu kadar mutaassıpsın? Niçin Suudi Arabistan ya da İran'da ikamet etmiyorsun?
Niçin İslam devletini terk ettin? Siz Allah'ın İslam ile mübarek kıldığını söylediğiniz devletleri terk ediyor, kafir olduğu söylenenmemleketlere göç ediyorsunuz.
Hürriyet, adalet, refah, sağlık güvencesi, sosyal güvenlik, kanun önünde eşitlik, adil çalışma fırsatı, çocuklarınızın geleceği, yorum ve düşünce hürriyeti için.
O halde bize fanatiklik ve nefretten bahsetmeyin biz size kaybettiğiniz her şeyi verdik.
Ya bize saygı duyun ya da burayı terk edin."
Bu söylem tüm dünyaya yayılırsa Müslümanların işleri çok zorlaşır.
Bu gün Avustralya’da başka başbakan var .
Scott Morrison,. Okyanusya'da bulunan Avustralya'da 24 Ağustos 2018 tarihinden bu yana başbakanlık makamında bulunmaktadır.
Bir gün aynı şeyleri söylerse ancak ahmaklar şaşırır.
Rotterdam’da Pazar alış verişi yapan Türk’lere “neden Felemenkçe öğrenmediklerini” sorduğumda, “ biz gavurun dilini öğrenmeyiz, ne yapacağız” diye yanıt vermişlerdi.
“ Gavurun parasıyla doyuyor ve giyiniyorsunuz, üstelik bu parayı almak için gavura hizmet ediyorsunuz” dediğim de ise :
“ O başka “ diye yanıt verdiler.
Başka olan bir şey yok ortada.
İnsanlık erdeminden payına düşeni almamış, inandığı dinin kendisine üstünlük sağladığını sanan cahillerin saçmalıkları var.
Müslüman olmak, ibadet etmek kimseyi diğer insanlardan daha üstün konuma getirmez.
Batı diye adlandırdıklarımız bu günkü konumlarına her Pazar kiliseye gittikleri, ayinlere katıldıkları için gelmediler.
Çalıştılar, ürettiler, Müslümanlara da pazarlayıp zengin oldular.
Başka ülkelerde de durum aynı ama örneği Türkiye’den vereceğim.
Tiftik tekeli olan ve dünyaya bunu satan bir ülkeyken kısa zamanda dışarıdan tiftik alır hale geldik.
Tiftik keçisi yok olmak üzere.
En koyu Müslüman olsan da minareler arasında uçsan ne yazar.
Dünyada söz sahibi olmak, Müslüman olmak veya ibadetten değil çalışıp üretmekten geçiyor.
Avusturalya Başbakanı’nın konuşması yakında tüm batı ülkelerinde yankı bulacak ve benzer söylemler yaygınlaşacaktır.
Kafir Avrupa’da yaşayan yaklaşık 8 milyon Müslüman ne yaparlar ki?
|