İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun Haziran 1948'de hazırladığı ve birkaç değişiklik yapıldıktan sonra 10 Aralık 1948'de, BM Genel Kurulu'nun Paris'te yapılan 183. oturumunda kabul edilen 30 maddelik bildiridir.
Birleşmiş Milletlerin bu kararı 6 Nisan 1949 tarih ve 9119 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ülkemizde de kabul edilmiş ve 27 Mayıs 1949 tarih 7217 sayılı Resmi Gazete ile de yayınlanmıştır.
Bildirinin önsözü ve bir anlamda özeti şöyledir.:
“İnsanlık ailesinin bütün üyelerinde bulunan haysiyetin ve bunların eşit ve devir kabul etmez haklarının tanınması hususunun, hürriyetin, adaletin ve dünya barışının temeli olmasına,
İnsan haklarının tanınmaması ve hor görülmesinin insanlık vicdanını isyana sevk eden vahşiliklere sebep olmuş bulunmasına, dehşetten ve yoksulluktan kurtulmuş insanların içinde söz ve inanma hürriyetlerine sahip olacakları bir dünyanın kurulması en yüksek amaçları olarak ilan edilmiş bulunmasına,
insanın istibdat ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması için insan haklarının bir hukuk rejimi ile korunması esaslı bir zaruret olmasına,
Birleşmiş Milletler halklarının, Antlaşmada, insanın ana haklarına, insan şahsının haysiyet ve değerine, erkek ve kadınların eşitliğine olan imanlarını bir kere daha ilan etmiş olmalarına ve sosyal ilerlemeyi kolaylaştırmaya, daha geniş bir hürriyet içerisinde daha iyi hayat şartları kurmaya karar verdiklerini beyan etmiş bulunmalarına,
Üye devletlerin, Birleşmiş Milletler Teşkilatı ile işbirliği ederek insan haklarına ve ana hürriyetlerine bütün dünyaca gerçekten saygı gösterilmesinin teminini taahhüt etmiş olmalarına,
Bu haklar ve hürriyetlerin herkesçe aynı şekilde anlaşılmasının yukarıdaki taahhüdün yerine getirilmesi için son derecede önemli bulunmasına göre,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu,
İnsanlık topluluğunun bütün fertleriyle uzuvlarının bu beyannameyi daima göz önünde tutarak öğretim ve eğitim yoluyla bu haklar ve hürriyetlere saygıyı geliştirmeye, gittikçe artan milli ve milletlerarası tedbirlerle gerek bizzat üye devletler hakların dünyaca fiilen tanınmasını ve tatbik edilmesini sağlamaya gayret etmeleri için işbu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini ilan eder.”
Her yılın 10 Aralık günü kutlanan İnsan Hakları gününün dayanağı işte bu bildiridir.
Başka ülkelere gitmeden sadece Türkiye’de olanlara bakarak bu bildiriye ne kadar uyulduğunu anlayabiliriz.
Doğal olarak 1948’den önceyle ilgili konuşacak bir şeyimiz olamaz.
5 Mayıs 1950’de Türkiye’de iktidar değişti.
Adından başka yerinde demokrasi bulunmayan bir parti iktidara geldi.
10 yıllık Demokrat Parti döneminden insan hakları alabildiğince çiğnendi.
27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra insan hakları çiğnenmekle kalmadı üzerine çıkıp bir de zıpladılar.
12 Mart Askerin yönetime karışma eylemi ve sonra gelen Sıkı Yönetim döneminde yönetimler infaz timi gibi çalıştı ve 1980 yılına kadar yaklaşık beş bin genç öldürüldü.
İşkenceleri, baskıları, zulümleri, sürgünler katarsak ortaya bir utanç tablosu çıkar.
Cumhuriyet döneminin ikinci büyük yüz karası 12 Eylül darbesinden sonra insan haklarının çiğnenmesinin yeterli olmadığını gören hain takımı, üzerinden silindirle geçerek tümüyle yok ettiler.
Bir kuruluşa katılmak, bir bildiriye imza atmak, bir girişimi kutlamak güzeldir de asıl yapılması gereken alınan kararlara uymaktır.
Türkiye’nin 1950’den bugüne insan haklarına bir not vermek gerekirse, bu dönemi günü gününe yaşayan bir kişi olarak ancak “ SIFIR” uygun görebilirim.
Daha yüksek not verenler ya hayal görüyorlar ya da birileri onları çok kötü kandırmış.
Başkaları ne yapar bilemem ama her 10 Aralık’ta benim yüzüm kızarıyor.
Sadece utanıyorum…İnsanlık adına utanıyorum..
|