Her ulusun tarihinde çok önemli çıkışlar ve yükselişler vardır.
Üzerinde yaşadığımız vatan toprağı üzerinde ulusumuzun yeniden dirilişini ve tarihe damga vurarak varoluş savaşını kazanışını belirleyen Kurtuluş Savaşı bunlar biridir.
Türkler kendi yaşadıkları coğrafyalarında çok sayıda destan yazmışlardır ama Türk dünyası içindeki kopukluk ve aymazlık bunları öğrenmemizi engelliyor.
Napoleon Bonaparte tarih için “ onaylanmış masal” demişti.
Bu söze karşı çıkanlar çoktur ama doğruluğunu ancak tarih bilinci olanlar bilir.
Dünyadaki bağımsız Türk Cumhuriyetlerinin tarihinde neler oldu, atalarımızın yurdunda yaşayanlar neler çektiler?
Türkiye’de 1955 yılında ortaokula başlamış ve yıllarca tarih okutulmuş birisi olarak bu konularda tek cümle karşıma çıkmadı. Biz Orta Asya’da yaşayan kardeşlerimizi yok saydık.
Diyelim ki bir zamanlar Sovyetler Birliği baskısı vardı ve ülkenin güvenliği açısından özen göstermek zorunda kalmıştık.
Kazakistan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının 27.yılındayız.
Bu geçen süre içinde tarih kitaplarımıza Kazak ulusunun bağımsızlık ve var olma savaşı ile ilgili neler eklendi?
Bir Lezzet Mülazımoğlu çıkacak. Köktuğ Kazak Kültür Derneğini kuracak. Bu dernek Milli Kütüphane salonunda bir belgesel izletecek ve biz de bilgi sahibi olacağız.
Lezzet Mülazımoğlu ve Kazakistan Büyükelçisi Abzal Saparbakuly için bu çok büyük bir başarı ve onurdur.
Bizim için nedir?
Elbette çok teşekkür edeceğiz ve “iyi ki varsınız” diyeceğiz ama biraz da utanmamız gerekmez mi? Buradaki “ biraz” kelimesini nezaketen kullandım…
Köktuğ derneği ile ilgili ilk yazımda “dernek kuruluşunda bizlerden de birileri olmalıydı” derken işte tam bunları anlatmak istemiştim.
Lezzzet Mülazımoğlu yani gelin hanımın yolladığı çağrı ile ALAŞ konusunda bilgilendim.
Kendisine ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.
20 Aralık 2018 ‘de Ankara Milli Kütüphane salonunda Köktuğ Derneğinin düzenlediği “ ALAŞ BAYRAĞI ALTINDA” adlı belgesel filmim gösterimi vardı.
Prof. Dr.Hülya Çengel Gündoğdu gösterim öncesinde bir konuşma yaptı.
Bu konuşma tarihe geçecek nitelikte olduğu için buraya alıyorum:
KAZAK TOPRAKLARININ SESİ: ALAŞ...
“Alaş Bayrağı Altında” Belgeseli, kalbi, Türk Dünyası için çarpan yüreklerde derin izler bırakıp geçti. Ulu Bozkır’ın ulu aydınları, Alihan Bökeyhan, Ahmet Baytursın, Mağjan Jumabay, Mirjakıp Duvlatulı, Mustafa Şokay ve diğerlerinin kısa ve bahtsız ömür yolunda bıraktıkları en büyük iz, Kazakistan ile birlikte bütün Türk Dünyası’nda yarattıkları millî şuurdur. Bu duygu, özellikle manevî diriliş sürecinde her türlü değerin üstündedir.
Belgeseli izlerken yüreği yanmayan, kalbi yerinden kımıldamayan, gözleri dolmayan Kazak/Türk evlâdı var mıdır acaba!... Batı’nın Haçlı Seferleri ve Sovyet Dünyasının sömürge ruhunu taşımasının bir sonucu olarak Anadolu ve Türkistan’da eş zamanlı cereyan eden Milli Mücadele yıllarında Mehmet Âkif’e, Mehmet Emin (Yurdakul)’a, Mirjakıp’a, Abduhalık Uygur’a, Çolpan’a Uyan, Oyan, Oyğan şiirlerini yazdıran aynı ruh değil miydi!.. Namık Kemâl’in Silistre piyesinde vatan mücadelesi karşısında ruh hâlini anlatan “ne düşünsem karşıma kanlı kefeniyle vatan çıkıyor” sözü, Alaş aydınlarını da hatırlatmıyor mu!...
Alaş aydınları, modern bağımsız Kazakistan ile birlikte kendi bayraklarını geleceğe taşıyacak olan yeni aydınlar da yarattı: Mambet Koygeldi, Tursın Jurtpay, Sultan Han Jussip, Dihan Kamzabekulı Ağayları hayranlıkla ve gururla izlerken Alaş’ın alıstağı bavırlardı/uzaktaki kardeşleri biraraya getiren bir millî ruh olduğunu da zihnimde seslendiriyordum. Ben, ağaylarımızı Alaş sayesinde tanımıştım...
Toplantıya destek olan, şahsıma konuşma fırsatı veren Kazakistan Cumhuriyeti’nin mütevazı ve nazik Büyükelçisi Abzal Saparbekulı Mırza’ya; ayrıca Köktuğ Kazak Kültür Derneği’nin zarif, samimi ve yürekli hanımları İlge Karagöz ile Lazzat Mulazımoğlu’na sonsuz minnet ve teşekkürler...
*
Kazak ulusunun bu yaşadıklarını tüm halkımızın bilmesi gerekmez mi?
Kazakistan ile ilgili yazılarımdan oluşan 218 sayfalık kitabım çıktı ve tükendi.
Yazılarımın çoğunda Türkiye ve Kazakistan halkının kaynaşması ve birbirlerini yakından tanımaları konularını işledim.
Türkler için uyuma zamanı değildir…Bilmem anlatabiliyor muyum?
|