Tuhaf kararlar için Karakuşi Hüküm denir.
Karakuş Kadı gerçekten yaşamış bir kişiliktir.
Asıl adı Ebu said bahaeddin bin Abdullah Esedî olan Kadı Karakuş’un ölüm tarihi 1200
.Selahaddin Eyyubi’nin yakınlarındandır..
Selahaddin Eyyubi kendisinin yokluğunda Kadı Karakuş’u Kahire’ye vekil olarak bırakırdı. Akka’da Valilik yapmıştır. Orada Frenklere esir düşünce Selahaddini Eyyûbi onu, on bin altın fidye ödeyerek kurtarır.
Kahire’ye kale, yol, köprü ,han, çeşme gibi eserler bırakmıştır. Pek hukuk bilgisi olmaması nedeniyle keyfi, sert ve biraz da tuhaf hükümler vermiştir.
İşte birkaç örnek:
Karakuş bir gün hapishaneleri denetler. Herkese suçunu sorar.
Sekiz kişi dışında diğerleri masum” olduklarını söylerler.
Diğer sekiz kişiyse, suçlarını itiraf ederek:
-Biz suçluyuz! Cezamızı elbette çekeceğiz!. Demişler. Bunun üzerine Karakuş zindancı başına:
-Şu sekiz suçluyu derhal sokağa atın ki burada kalan bunca masumun ahlakını bozmasınlar!
*
Komşusunun başını yakmak isteyen bir adam, tamamı uydurma olan bir öyküyle Kadı Karakuş’a gelir.
-Efendim komşumdan şikayetçiyim. Beni büyük bir zarara soktu?
-Ne zararıymış bu?
-Karım hamileydi. Karımı korkuttu. Çocuğun düşmesine, ölmesine neden oldu?
Adamın ihtiyar biri olduğunu gören Karakuş?
-Karınla kaç yıldır evlisiniz?
-Otuz
-Başka hiç çocuğunuz oldu mu?
-Hayır
Adamın komşusuna iftira attığına anlayan Karakuş hemen hükmünü verir:
-Adamla karını bir yere kapatacağız. Karın eskisi gibi hamile kalmadan, karını serbest bırakmayacağız.Bu tuhaf karar karşısında, şapşallaşan adam:
-Aman efendim ne diyorsunuz!!?? Vaz geçtim. Şikâyetimi geri alıyorum.
*
Bir hırsız bir evi gözüne kestirir ve etrafı kolaçan ettikten sonra balkondan içeri girmeye karar verir. Biraz tırmandıktan sonra balkonun korkuluğu kopar ve hırsız düşüp ayağını kırar. Bunun üzerine Karakuş’a gider ve “kadı efendi, soymak için bir eve girecektim; ama balkon korkuluğu koptu ve düşüp bacağımı kırdım, ev sahibinden şikâyetçiyim. Tamam, hırsızlık suç ama cezası balkondan düşüp ayak kırmak değil” der. Karakuş’ta ev sahibini çağırtır ve
“be adam, niçin balkonunun korkuluğunu sağlam yaptırmıyorsun.
Sağlam yaptırsan bu adam düşüp bacağını kırmaz” der.
Ev sahibi “aman efendim; korkuluğu marangoz yapmış, benim günahım ne’”diye karşılık verir. Bu defa marangozu çağırtır ve sorar “neden sağlam korkuluk yapmıyorsun” diye. Marangoz “efendim, ben balkonun korkuluğunu çakarken yeşil başörtülü bir hanım yoldan geçiyordu. Başörtüsü o kadar yeşile boyanmıştı ki gözüm ona daldı. Çiviyi de boşa çakmış olacağım” der. Karakuş emir verir “hemen yeşil başörtülü kadını getirin’” Kadıncağızı getirirler. Kadın tir tir titrer Karakuş’un karşısında. “Benim suçum ne, boyasın diye boyacıya verdim, o boyadı” der kadın. Bu defa boyacı çağırtılır. Karakuş boyacıya çıkışır “başörtüleri göz alıcı renge boyuyorsun sonra marangoz çiviyi boşa çakıyor ve hırsız tırmanırken düşüp bacağını kırıyor”. Boyacı verecek cevap bulamayınca Karakuş hükmü verir: “asın bunu”. Biraz sonra cellât gelip derki “kadı efendi, bu boyacının boyu sehpaya uzun geldiği için onu asamıyorum” der.
Karakuş kafasını kaşır ve çözümü bulur: “git kısa boylu bir boyacı bul ve onu as’”.
*
Balyoz, ay ışığı, Ergenekon ve fetö davalarına Kadı Karakuş baksaydı kararlar daha adil olabilir miydi?
Neden – sonuç ilişkilerini gördükçe insan bunu düşünmeden edemiyor.
|