Türkiye siyaseti Turgut Özal’dan sonra kişilik kaymasına uğradı
Daha önce kişiliği var mıydı?
Elbette vardı.
Menderes-İnönü dönemini yaşadım.
Evimize her gün üç gazete girdiği ve iyi bir radyo dinleyici olduğum için siyaseti dikkatle izlerdim.
Menderes ile İnönü’nün birbirlerine hakaret ettiklerini hiç duymadım.
Mücadelelerinde saygı hiç eksik olmadı
Demirel-İnönü döneminde aynı durum sürdü.
Demirel’in ağzından tek saygısız sözcük çıkmadı.
İnönü ise siyasette her zaman saygılıydı.
Demirel-Ecevit döneminde de karalama ve saygısızlık yoktu.
Turgut Özal’ın gelmesiyle siyaset belden aşağıya indi.
ANAP Türkiye siyasetinin ilk karabasanıdır.
Koalisyonları geçtikten sonra gelen AKP iktidarı ise siyasetteki tüm terbiye ve nezaket kurallarını yerle bir etti. Saygı şiddetle siyasetin dışına itildi.
İktidar saygıyı yok ederken muhalefet ona sahip çıksaydı AKP çoktan bitmişti.
Muhalefet kendi kurallarında direnmek yerine iktidarın oyununa katıldı.
Çamurda oynayan temiz kalamaz.
AKP muhalefeti karalıyor, muhalefet de iktidarı.
Onca karalama arasında ülkenin yaşamsal sorunları konusunda halk yeterince bilgi sahibi olamıyor.
Halkın gündemi, yaşam koşullarındaki sıkıntıların iktidarın gündeminde bulunmaması doğaldır. Yönetimde olanın yakınma hakkı yoktur. Görevi çözüm bulmaktır.
Ne tuhaftır ki, halkın sorunları muhalefetin de gündeminde değil.
Karşılıklı karalamaya kapılmış gidiyorlar.
Karalama kolay ve basit yoldur.
İşte size bir karalama öyküsü:
Usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış.
Büyük usta, öğrencisini uğurlamış.
Çırağına " Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?" demiş.
" Resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma" diye ilave etmiş.
Öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. Resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş.
Usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş.
Öğrenci resmi yeniden yapmış.
Usta, yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş.
Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş.
Yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış.
Birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş.
Usta ressam şöyle demiş:
"İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.
İkincisinde, onlardan müspet, yapıcı,olumlu olmalarını istedin.
Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi."
- Emeğinin karşılığını, ne yaptığını bilmeyen insanlardan alamazsın.
- Değer bilmeyenlere sakın emeğini sunma..!
- Asla bilmeyenle tartışma...!
Türkiye’de iktidar ve muhalefet karalama girdabında dönüp dururken halk geçim sıkıntısı içinde kıvranıyor.
Bir gün bu ülkenin yönetimine ne yaptığını bilen insanlar gelecektir.
İşte o günler geldiğinde bu çirkin karalama da son bulacaktır.
|