Ankara, 13 Ekim 1923 tarihinde genç Türkiye cumhuriyetine başkentlik yapmaya hazırlanıyordu. On altı gün sonra Cumhuriyet ilan edildi.
87 yıldır cumhuriyet yaşıyor ve Ankara başkent.
1926 yılında yapılan deneme sayımında 57.850 insanın yaşadığı saptanan küçük Anadolu kasabası bugün dev bir kent olmasına karşın "hukuki başkent" aşamasından öteye geçemedi.
İktisadi yaşamda, sanayide, kültürde, sosyal etkinliklerde ve sporda İstanbul "merkez" olma özelliğini koruyor.
Türkiye birinci ligi kurulduğundan beri hiçbir Ankara futbol takımı ilk üç sıra için iddialı olamadı.
Ankara'daki seyirciler de kendi kentlerinin takımlarını bırakıp "büyük takım" denilen İstanbulluları alkışladı.
Dünyanın başka yerinde böyle tuhaflık görülmez.
Elli bin nüfuslu bir kasabaya o ülkenin en büyük takımı gelse halk kendi takımını alkışlar, onun arkasında yer alır.
Ankara'da oturanlar ise İstanbul takımlarını kendi kentlerinin takımlarının üstünde tutarlar.
Yıllardır hiçbir Ankaralı zengin, kendi kentinin takımının şampiyonluğa oynaması için çaba göstermez.
Böyle olunca da Ankara takımları ya orta sıralarda kendilerine yer bulmaya çalışırlar ya da ikinci lige düşmemek için çırpınırlar..
Merkez Bankası taşınıyor diye yırtınanlar Ankara'nın hukuki başkent olduğunu ama
"fiili başkent"liği yakalayamadığını daha anlayamamışlardır.
Başkentte yaşayan insanlar "Ankaralı" bile olamamışlardır.
Kırk yıldır bu kentte oturanların çocukları hatta torunları Ankara'da dünyaya gelmiştir ama onlar Çorumludur, Sivaslıdır, Karslıdır, Kırşehirlidir, Çankırılıdır..
Aynı zamanda da Fenerbahçelidir, Beşiktaşlıdır, Galatasaraylıdır.
İnsanlar Ankaralı olamayınca, kentin ruhu da giderek kaybedilmiştir.
Siyasetteki parçalanmışlık sporda da yaşandığından, Türkiye'nin ikinci büyük kenti ve başkenti Ankara'nın futbol takımları İstanbul kuyrukçuluğu ile süper ligde "konu mankenliği" yapmaktalar.
75 milyonluk Türkiye'nin başkentinin halkı Ankara'da çıkan gazetelere de sahip çıkmazlar.
ATO Başkanı Sinan Aygün İstanbul gazetesinin Ankara ekinde yazarlığa soyunur ama bir Ankara gazetesine destek vererek başkentin eksiğini tamamlamaz.
Bir kente sahip çıkmak için öncelikle "bir "ruh" oluşturmak ve bunu yaşatmak gerekir.
Cumhuriyete, Atatürk'e, Ankara'ya sahip çıkmak boş sözlerle olmaz.
Eylem gerek eylem, tutarlı destek gerek.
Ankara'yı seven Ankaralı olmak gerek.
Var mı bunlar ? Yok
10 Kasım 1938 de ruhunu kaybeden cumhuriyetimizin başkenti için hiç değilse "dualarınızı" esirgemeyin.
Ne yazık ki, işimiz ona kaldı...
Kendi kentinin takımını alkışlamayı beceremeyen ruhsuzların duaları kabul görür mü, o da ayrı bir konu.....
Ankaralı yaşadığı kente sahip çıkmadığı sürece siyasetçilerin ve yerel yöneticilerin ihanetinin ortağıdır.
Ben Ankara’ya ihanet edildiğini yazdıkça birileri bunun doğru olmadığını öne sürüyor.
Köylülüğünü sırtına yükleyerek Başkent hemşerisi olacağını sananlar, önce kent kültürünün ve tarihinin ne olduğunu anlamaya çalışmalıdır.
Cumhuriyet tarihini Ankara’dan kazımak ihanet değil midir?
|