1963 yılında Avrupa ile birlikte yürümek için ilk adımı attık.
1987 yılında tam üyelik baş vurusunda bulunduk.
Türkiye ayrıca sıkı bir NATO üyesi.
Sovyetler Birliği’nden gelecek saldırıya karşı gönüllü fedai olduk.
ABD ve AB tarafından pompalanan “Sovyet” düşmanlığı ile milli gelirin
büyük bölümünü savunmaya ayırdık.
Bu konuda öylesine paranoyalara kapılındı ki, akıllı oldukları varsayılan
bazı siyasetçiler “bu kış komünizm” geliyor masallarıyla korku senaryoları ürettiler.
1950 ile 1991 arasında Türkiye, gençlerine eğitim, işsizlerine iş yatırımı,
üreticisine destek, hastasına sağlık kuruluşu, köylerine yol-su-elektrik-okul
için ayıracağı parayı silaha yatırdı.
Aynı dönemde tam karşımızda yer alan ve “demirperde ” denilen
Varşova Paktı ülkeleri Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra fazla
bekletilmeden Avrupa Birliğine alındılar.
Türkiye ise bekletiliyor.
Neden bekletildiği de açıklanmıyor.
Bu bekletilmede ülkemizi yönetenlerin beceriksizliği önemli yer tutuyor.
Hızla çökmekte ve çürümekte olan, üretimden kopmuş, genç nüfusu tükenmiş,
geleceği kararmış Avrupa ailesine girmek için yalvar yakar olmak aymazlıktır.
Bazı önemli Avrupalı tarihçi ve düşünürlerin de belirttikleri gibi Avrupa’nın
yaşaması için en kısa zaman Türkiye’yi içine alması gerekir.
Görünen odur ki, Türkiye’nin her konuda olduğu gibi AB ilişkilerinde
de bir planı, siyaseti, programı bulunmuyor.
AB’ye girmek isteyen bir ülke nasıl oluyor da, Avrupa’nın “terörist” saydığı
ülkelerle vizeyi kaldırıyor.
Sınırlar karadan ve denizden denetlenemiyor, her yanı elek gibi ama bunlar
yetmiyormuş gibi bazı Arap ülkeleri ile vize kalkıyor.
Öte yandan da Erdoğan “AB’nin sınırları Şemdinli’den başlar” diyebiliyor.
AB’nin korktuğu, karabasan gibi gördüğü bizim Müslüman olmamız falan değildir.
Avrupalı Türk’lerin nereye kadar Müslüman olduklarını bizden iyi bilir.
AB tam üyeliğinden sonra Türkler yerlerini yurtlarını bırakıp çekirge
sürüleri Avrupa’ya dağılmazlar.
Sınırlarımızı tam olarak denetleyebildiğimizi kanıtlasak Türkiye çoktan
AB’ye tam üye olarak alınmıştı.
Fakat denetleyemiyoruz.
Avrupalı bundan korkuyor.
AK Parti iktidarı da bir yandan AB’ye girme çalışmaları yapar gibi görünürken,
diğer yandan da yaptıklarıyla giriş yolumuzdaki köprüleri dinamitliyor.
Arap’lara kıyak yapma uğruna, Türk halkının geleceği karanlığa itiliyor.
Halkımız da yapılanları tepkisiz izliyor.
Kendi sınırları yol geçen hanına dönmüş ülkenin Dış İşleri Bakanı
“Kudüs’te namaz kılmaktan” söz ederek Türkiye ile ilgili olumlu düşünenleri de ürkütüyor.
Bir Arap, böyle bir hayalin peşindedir ama Türk’ün böyle isteği olamaz.
Suriye, Libya, Ürdün, Tanzanya ile vizenin kalkması Türk halkına ne kazandırır.
Belki bir gün tüm dünya ülkeleri için vize kalkacak ama bu gün o gün değildir.
Başkalarının yazıp elimize verdiği bir oyunun içindeyiz.
Eskiden aptal yerine konduğumuzu düşünürdüm.
|