Hrant Dink’in katiline verilen ceza toplumsal vicdanı rahatsız etti.
Konu cezanın az olması değil.
Zavallı, kandırılmış, beynini kullanamayan, belki beyninin farkında bile
olmayan bir tetikçi idam edilse kaç yazar.
Bu cinayeti planlayan aşağılıklar, Türkiye düşmanları, yani örgüt denilen
ihanet şebekesi ortaya çıkarılamadıktan sonra katile verilen ceza çerez gibidir.
Hrant Dink’in öldürüleceği haberi kendilerine ulaşmasına karşın gerekli
önlemi almayanlar ve cinayetten sonra delilleri karartanlar yargılanmazsa adaletten, hukuktan söz edilemez.
Tüm olanlar karşısında sivil toplum örgütlerindeki duyarsızlık bana
bir öyküyü anımsattı.
Öykü şöyle:
Bir Türk, bir Kürt ve bir Ermeni papazı birlikte yolculuğa çıkmışlar.
Yiyeceklerini, sularını, giyeceklerini, paralarını bir katıra yüklemişler.
Üç yolcu önde, katır arkada uzun süre yürüdükten sonra susamışlar.
Katırın sırtındaki kırbadan su almak için arkalarını dönüp bakmışlar; katır yok.
Sağa koşmuşlar, sola koşmuşlar, geriye koşmuşlar ama katırı bulamamışlar.
Yapacakları tek iş, yola devam etmek.
Bir yandan kaybettikleri eşyaları, öte yandan susuzluk üçünü de canından
bezdirmişken, bakmışlar ki bir bağın yanından geçiyorlar.
Asma kütüklerinde koca koca üzüm salkımları onlara bakıyorlar.
Dalmışlar bağa, başlamışlar üzümleri yemeye.
Bağın sahibi de yakındaymış.
Bunları görünce yanlarına gelmiş.
Ermeni papaz mal sahibini görünce :
-Yediklerimizin parasını veririz, demiş ama elini cebine atınca
parasının katırla gittiğini anımsamış.
Bağın sahibi üçünü birden dövemeyeceğini düşündüğü için
Ermeni papaz’a dönmüş:
-Bunlardan biri Türk, diğeri Türk değil ama benim gibi Müslüman.
Sen nasıl bunların yanında benim üzümlerimi izinsiz yersin, demiş.
Başlamış Ermeni papazı dövmeye.
Türk ile Kürt içlerinden “Ermeni dayağı yer biz de kurtuluruz” diye
geçirdiklerinden karışmamışlar.
Bağın sahibi Ermeni Papazı iyice dövüp yere sermiş.
Türk ile Kürt’ün yanına gelmiş ve dönmüş Kürt’e:
-Seninle aynı dinden olmamız bir şey değiştirmez. Bu benim gibi Türk,
sen nasıl olur da bir Türk’ün bağına girer, izin almadan üzümlerini yersin?
Başlamış Kürdü dövmeye. Vurdukça vurmuş adamın ayakta duracak hali kalmamış.
İki tane daha çarpınca Kürt yere uzanmış.
Türk kurtulduğuna sevinip sıvışmaya hazırlanırken, bağın sahibi
yanına gelip yakasından toplamış.
-Ulan hergele sen biçim Türk ve Müslüman’sın? Benim bağıma
destursuz girip üzümlerimi nasıl yersin?
Başlamış Türk’ü dövmeye.
Birkaç dakika içinde Türk de ayakta duramayacak duruma gelmiş.
Son yumrukla yere yığılıp Kürdün yanına düşmüş.
O anda Kürt ile göz göze gelmişler.
Türk, ağzı burnu kan içinde güçlükle konuşabilmiş:
-Aga nerde yanlış yaptık biliyor musun?
Kürt konuşacak durumda olmadığı için başıyla sormuş:
Türk, ağzından akan kanları silip devam etmiş:
-Ermeni papazı dövdürmeyecektik…
Bu öyküden şöyle bir anlam çıkarabilir miyiz?
-Hrant Dink’i öldürtmeyecektik…
|