Osmanlı’nın son döneminde yaşanan en büyük rezalet, Mithat Paşa’nın boğdurulmasıdır.
Yönetim biçimi monarşi olmasına karşın çok gürültü çıkarmıştır.
Cumhuriyet döneminde yaşana hukuk rezaletlerinin sadece adlarını yazmaya kalksak kalınca bir kitap oluşturur.
Yeryüzünde hiçbir devlet adaletsizlik zincirinin halkalarına tutunarak ayakta kalamaz.
Biz yıllarca bunun tam aksine inanmaya zorlandık.
Baba durumu herkesten önce anladı ve “saydamlık” isterim diye ortaya atıldı.
Söylemininin derinliğinde çok küçük bir ayrıntı gözden kaçıverdi.
Saydamlık ne zaman başlayacak?
Baba’ya bakarsak bu günlerde başlaması gerekiyor.
Geçmişi ne yapacağız?
İstiklal Mahkemelerinde neler olup bittiğini öğrenmek hakkımız değil mi?
Nazım Hikmet’in kimlerin baskısı ve buyruklarıyla uyduruk bir suçla mahkum ettirildiği ne zaman kadar saklanacak?
27 mahkemelerindeki dosyalar ele alınmayacak mı?
12 Mart ve 12 Eylül mahkemelerinin hukuk adına işledikleri insanlık suçları gizli mi kalacak?
Verilen idam cezalarının dosyalarına ceza hukukunu iyi bilen üniversite öğretim üyelerinin göz atmasında ne sakınca olabilir?
Son 25 yılda kışkırtıcı ajanların eylemleri halka anlatılsa kötü mü olur?
Saydamlık bir yerden, bir zaman diliminden başlamalı.
Ancak “bu günden başlasın” denilirse, bu saydamlığın ciddiyeti tartışılır.
Karanlık bir geçmişin üzerine saydamlığı oturtamazsınız.
Saydamlık bir ışıktır.
Üzerine oturtmaya çalıştığınız karanlığı aydınlığa çevirecektir.
Bunu engellemeye kalktığınızda yeniden “gizli kapaklı” işlere dönersiniz.
O zaman da saydamlık yok olur.
Bir ülkede hukuk adına işlenen suçlar, yapılan rezaletler ayyuka çıkmışsa, işe baştan başlamak gerekir.
Türkiye çağdaşlığı yakalamak istiyorsa öncelikle çağ dışılıkla savaşmalıdır.
Hukuk nerede çiğnenmeye başladıysa onu oradan tutup kaldırmaya çalışmalıyız.
“Efendim geçmişte bir miktar çiğnenmişti, o kısım öylece kalsın, biz bundan sonrasını çiğnemeyelim” dediğinizde hukuku bir kez daha çiğnemiş olursunuz.
İnsanlar bu ülkede artık hukuka güvenmiyor.
Hukuk denince sadece mahkemeleri düşünmek yanlış olur.
Hukuk bir bütündür.
Yakasına Lenin rozeti taktı diye liseli Birgenci okuldan attıran kurallar varsa elbette bunları uygulayan örümcek beyinler de bulunacaktır.
Saydamlık gerçekten isteniyor mu?
Önce yasaların dili anlaşılır hale gelsin.
Sonra şu eski defterler açılsın. Bir gün nasıl olsa birileri açacak.
Bunlar neden baba ve arkadaşları olmasınlar?
NOT: Bu yazı 26 Ocak 1991 tarihinde ULUS Gazetesi’nde yayınlandı.
Günümüzdeki duruma bakıldığında saydamlık konusunda hiç adım atılmadığı gibi
olağanüstü yetkiler, gizli tanıklar, sanığa bildirilmeyen suçlarla hukukun çiğnemesinin
bile özlendiği, görülecektir.
Hukuku dağa kaldırdılar, ne yaptıklarını da göremiyoruz ama hatırını sormadıkları biliniyor.
Bilenlere ses çıkaran yok ama bildiklerini söyleyenler de hukuku dağa kaldıranlara teslim ediliyor.
21.yüzyılda yaşadığımıza ilişkin yaygın söylentiler var.
Eğer söylenenler doğruysa, biz bu yüz yılın sonunu göremeyiz…
|