Bu yıl cumhuriyet’in 88 yılını kutlayacağız.
Kim ne derse desin gelişen, genç ve uygarlıktan kopmayan bir ülkemiz var.
Kuşkusuz bu güzel gelişmede Atatürk’ün çok büyük payı var.
Toplumun gerici kesimlerinden gelen ve 12 Eylül’eden sonra örgütlü biçimde gelişen Atatürk düşmanlığı bile bazı gelişmeleri önleyemiyor.
Çünkü Atatürk yaşadığı yıllarda bile, şimdi ona karşı çıkan beyinsiz sürüsünün ilerisindeydi.
Eğer ülkenin tümünde Atatürk’ün öngördüğü gelişmeler sürseydi bugün
Türkiye şimdi bulunduğu konumun çok ilerisinde bir yer tutmuştu.
Önemli kurumlar çabuk teslim oldular.
Asla içime sindiremediğim için öncelikle belirtmek istiyorum:
Üniversiteler en erken teslim olanların içerisinde yer aldılar.
12 Eylül tarafından başlarına teneke taç giydirilen üniversite kadroları, cuntacılardan
daha cuntacı davranarak yüksek öğrenim sistemini tam bir çıkmaza soktular.
Yapılanların suçunu Evren ve cuntasına yüklemek yanlıştır.
Bunu yapanlar haklı olamazlar.
Cuntacılar elbette suçludurlar ama üniversite öğretim kadroları kendi
elleriyle okulları cuntacılara teslim etmeselerdi generallerin gücü tıkanır kalırdı.
Cuntacıların sistemine teslim olan ve ellerindeki gücü kiraya verme gibi
tuhaf bir bataklığa saplanan daha önemli bir güç var ki, günümüzdeki tutumlarıyla
ülkenin geleceğini karanlığa mahkum ediyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kadınları, Atatürk’ün hayalineki hedeflerden çok uzaktalar.
Aşırı tüketimin pençesine kendini terk etmiş, gösteriş meraklısı, ülke sorunlarından kopuk,
kendi cinsinin kemirgeni, kıskanç, erkek çocuklarını insani duygularla donatmadan yetiştiren, paradokslar içinde kıvranan cumhuriyet kadınları özgürlüklerinin
değerini bilememenin sıkıntısını yaşıyorlar.
Kadı8nlar kendilerine, kendi cinslerine sahip çıkmadılar.
2002 seçiminde Tansu Çiller’in Genel Başkan olduğu DYP % 10 barajı
altında kalarak meclis dışında kaldı.
Tansu Çiller başarısız bir parti başkanıdır. Siyaseti bilmediği için partisini batırmıştır.
Başbakan olarak başarılı çalışmalar yapmıştır.
Demirel kişisel kızgınlığını devlete taşıdı.
Çiller yerine Mesut Yılmaz’ı başbakan seçti.Bu Demirel’in yanlışıydı.
Kendi eliyle kurdurduğu DYP’nin eriyip gitmesini içi sızlayarak izledi.
DYP, bu gün siyasi arenada yokluklar içinde var olma mücadelesi
verirken de tavrını değiştirmiyor.
Türk kadını da Demirel’den farklı davranmadı.
Toplam seçmenin yarısı kadın olmasına karşın Çiller yeterli oyu alamadı.
Erkeklerin tepkisini anlarım.
Kadın bir başbakanı, parti başkanını içlerine sindiremezler.
Ya kadınlar, onlara en oluyor ?
Karşılarına gelen seçenekler içinde kendi cinslerinden olan Çiller yerine
Recep Tayyip Erdoğan’ı seçtiler ve seçmeye devam ediyorlar.
2002’den bu yana her yıl 100’den fazla kadın çeşitli nedenlerle öldürülüyor.
Korunma istekleri ile gittikleri polis merkezlerinden ve savcılıklardan başları önde umutsuzluk girdabına düşmüş cehennem hayatı yaşadıkları evlerine dönüyorlar.
Ve öldürülüyorlar…..
Cuntacılar evlatlarını cezaevlerinde çürüttü, işkencelerde sakat bıraktı,
faili meçhul utanmazlığında kaybetti.
Sivil cuntacılar da onurlarını, gururlarını, saçlarına değen güneşi ve
hayatlarını ellerinden alıyor.
Nerede bu kadınlar ? Nerede saklanıyorlar?
|