ABD, AB ve Birleşmiş Milletler Kıbrıs konusunda aralarında paslaşarak Türkiye’yi sıkıştırıyorlar.
Bizim orada “işgalci” konumunda olduğumuzu sık sık vurguluyorlar..
Gündem değiştirme ve yapay gündem yaratma ustası Erdoğan’ın Kıbrıs söz konusu olunca bu ustalığını ortaya koyamaması şaşırtıyor.
Bir Türk yurttaşı olarak kendisinin başarılı olmasını isterim.
Özellikle ulusal çıkarlarımızı ilgilendiren konularda…
Yüreği yetiyorsa Kıbrıs’a karşı kullanacağı çok sağlam bir koz bulunuyor.
Kıbrıs konusu tartışmaya açıktır.
Kıbrıs’a yapılan askeri harekatın alt yapısında uluslar arası anlaşmalar vardır.
Tartışma boyutları tüm uçlarıyla kapalı bir başka konu var:
KUDÜS…
Bu kent göksel din tarafından kutsal olarak benimsenmiştir.
Kutsal Mezar ( İsa’nın mezarı), İsa’nın çarmıha gerildiği GOLGOTHA Tepesi Hıristiyanların, eski Süleyman Tapınağı’nın duvarları kabul edilen “ağlama duvarı” Yahudilerin,
Mescitül Aksa, Kubbetül Sahra veya Ömer Camisi Müslümanların kutsal saydığı yerleridir.
Ayrıca Müslümanların ilk kıblesi ve Hazreti Muhammed’in Miraç’a yükseldiği yer Kudüs’tür.
Kudüs’ün derin tarihini bir ay her gün yazsak ancak bazı şeyleri anlatabiliriz.
Bu nedenle yakın tarihten başlıyorum.
Birleşmiş Milletler 1949’da Kudüs’ü “milletler arası kent “ ilan etti.
Nedir ki, bu kararı kimse tanımadığı için İsrail ile Ürdün arasında paylaşıldı.
İsrail, 11 Aralık 1949’da Kudüs’ü başkent ilan eden kararı çıkardı.
Kendi bölgesine sürekli insan yığınağı yaptı.
1956’da nüfus 187.500’e ulaştı.
İsrail bölümü modern bir kent haline dönüşürken, Ürdün de kendine düşen bölümü onarmaya başla
Bu arada kent bir duvarla ikiye ayrıldı ve tek kapıdan geçiş sağlanmaya çalışıldı.
1967’de İsrail Ürdün’ün elinde olan Doğu Kudüs’ü önce işgal sonra da ilhak etti..
Doğu ve Batı Kudüs’ü ayıran duvarı yıktı.
Birleşmiş Milletler bu ilhakı protesto etti.
ABD’nin koruması altındaki İsrail bu protestoyu tuvalet kağıdı fabrikasına yolladı.
Birleşmiş Milletler de :
-Madem ki aldılar, emekleri boşa gitmesin. Güle güle otursunlar, diyerek aradan çekildi.
Şimdi burada bazı münafıklar şöyle bir soru ortaya atacaklar:
-Kudüs’ün tamamını Arap’lar işgal ve ilhak etseydi sonuç nasıl olurdu?
Öyle bir durum söz konusu olmadığı için fikir yürütülemez ama tahmin hakkı kullanılabilir.
-Irak’ın başına gelenler Ürdün’ün çilesi olurdu.
Gelelim Kıbrıs’ın bu günkü durumuna:
İsterseniz gelmeyelim.
Kronolojik sıralama yaparak önce Kudüs’ten başlayalım.
Papalık da Kudüs’ün uluslar arası kent olmasını istemektedir.
İsrail ise Kudüs’ü ekmek arası köfte yaparak yemiş ve yutmuştur.
Kudüs İsrail’in elinden alınsa ..
Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman üçlüsünün yöneteceği bir konsey oluşturulsa..
Bu üç dinin mensuplar kenti yönetseler, güzel olmaz mı ?
Vatikan tümüyle yapay bir kutsallığa sahip olmasına karşın bağımsız bir devlettir.
Kudüs ise kutsallığını tarihin derinliklerinden alan bir kenttir.
İşgalden kurtarılıp bağımsız olmayı hak etmiyor mu?
Sayın Başbakan tarih yazmak istiyorsa, işte en büyük fırsat.
“One minute ey Yahudiler! Çıkın şu Kudüs’ten diyebiliyor mu?
|