Muhsin Yazıcıoğlu bir helikopter kazası sonucu öldü.
Bazılarına göre de öldürüldü.
Bana göre de öldürüldü.
Çünkü susturulması gerekiyordu.
Muhsin Yazıcıoğlu ise ufaktan konuşmaya başlamıştı.
Ahmet Hakan köşesinde “Yazıcıoğlu’nun öldürülmesi için bir neden göremiyorum” diye yazarak 12 Eylül öncesi siyasi yaşam konusundaki bilgi sığlığını göstermiş.
Yazıcıoğlu’na Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı olarak bakılır ve o kadarcık dar alanda değerlendirme yapılırsa, yıllardır % 1’lerde çırpınan bir parti lideri olarak ciddiye alınmaz.
BBP geleceği olan bir siyasi örgüt değildi.
MHP varken bir geleceği olması da mümkün görünmüyordu.
Tıpkı Demokratik Sol Parti gibi “kişiye özel” parti olduğu için Muhsin Yazıcıoğlu ölünce BBP de bitti.
Yazıcıoğlu’nun ölümündeki gizem BBP ile ilgili değildir.
Yazıcıoğlu, Alparslan Türkeş’in sırlarının çoğunu biliyordu.
12 Eylül öncesi Türkiye’de sahnelenen oyunların perde arkasında yaşananların içinde önemli rolü vardı.
Çok uzun süre sorgulandı, işkence gördü ama bildiklerini ve yaşadıklarını anlatmadı.
Türkeş’in manevi evladı gibiydi ama yolları ayrıldı.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun kaza sonucu öldü mü yoksa öldürüldü mü sorularının yanıtını bulabilmek için bir söylemini irdelemek gerekir.
Yıllar önce kendisiyle konuştuğumuzda :
-Bizi çok kullandılar, çok kişiyi yaktılar, demişti.
-Açıklayacak mısın ? Diye sorduğumda :
-Zamanı gelince söyleyeceğim çok şey olacak,diye yanıt vermişti.
Daha sonra “kullanıldıklarını” açıkladı.
Kimler kullanmıştı ? Neler yaptırmışlardı?
Ölümünden önce de bazı konuları açıklama girişimleri vardı.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun arşivinde çok önemli bilgiler bulunmaktaydı.
Çok şey bilenler için değişmez 2 kural vardır.
1-Ölene kadar susmak zorundadırlar.
2-Bildiklerini açıklamaya kalkarlarsa ölürler.
Konuşmayı seçenlerin ölümleri de doğal olmaz.
Yazıcıoğlu’nun “kullanıldık” açıklamasının altına Kenan Evren’in:
-Bu müdahaleyi daha önce yapacaktık ama olgunlaşmasını bekledik”
Cümlesi eklenirse helikopterin düşmesinin pek kaza
olmadığı sonucuna varılabilir.
12 Eylül darbesi Cumhuriyeti yıkan, gençlerin yurtseverlik duygularını yok eden, toplumu siyasetten koparan, hukuku katleden toplumsal bir cinayettir.
Yazıcıoğlu bu süreçte kullanıldıklarını söylerken geçerli bilgi ve belgelere sahipti.
İşte bu nedenlerle bana göre de öldürüldü.
Ortaya çıkan görüntüler birilerinin korkularını gösteriyor.
Derin devlet kepazeliğinin kurbanlarından biri olduğu anlaşılan Yazıcıoğlu’nun bilgi ve belge arşivini güvenli ellere teslim ettiğinden kuşku duymuyorum.
Devlet bu arşive ulaşmalı ve 12 Eylül öncesinin tüm sorumluları yaşarken yaptıklarının hesabını vermelidirler.
Darbe düşünenleri Silivri’ye doldurmak marifet değildir.
Yazıcıoğlu’nun sırlarına ulaşıp açıklayan ve hesabını soran tarih yazar.
|