Bir mülteci kampı yapmayı düşünmüşler.
Mülteci denilen kişi, yurdundan uzaklara düşmüş bir garip ademdir.
Bu garip ademleri bir yere yerleştirmeyi kafasına koyanlar, mültecilerin kaplıcalardan yararlanmalarını, bol bol dut yemelerini ve Ayaş domatesinin özel tadını damaklarında duymaları için kampı Ayaş’ta kurmaya karar vermişler.
Onlar karar vermişler ama bu işe Ayaşlılar karşı çıkıyorlar.
Ayaş Belediye Başkanı Ali Başkaraağaç açlık grevine başladı.
Mülteci kampını Ayaş’ta istemiyorlar.
İstemekte de haklılar.
Ben Ayaşlı değilim ama ben de istemiyorum.
Ankara’nın bu şirin ilçesi; tarihi, kültürü, doğal zenginlikleri, termal kaynakları ile özel bir yerleşim merkezidir.
Mülteci kampı için seçilebilecek en son yer bile değildir.
Amaç Ayaş’ın doğal dokusunu bozmak, yaşamını yozlaştırmaksa bir ucuna mülteci kampı yapılsın öteki ucuna da yarı açık cezaevi.
Bir ilçeye bir yandan 2000 kişilik termal otel, diğer yandan mülteci kampı yapılması aklı başında kişilerin planlaması olamaz.
Ayaş gibi merkezler çok önemli ve değerlidir.
Burada çıkan termal sulara dünyanın birkaç yerinde rastlanabiliyor.
Çevreninin korunması, ekonomik ve sosyal destek sağlanması gerekirken mülteci kampıyla itici hale getiriliyor.
Ankara’nın 55 kilometre uzağında olmasına karşın ilçedeki hızlı nüfus kaymasının nedenleri üzerinde de durulmuyor.
İlçe sürekli göç vermiş.
1960’da 62.500, 1970’de 55.331, 1980’de 45.543
1990’da 20.806’ya düşen Ayaş nüfusu 2010 yılında 13.291’e gerilemiş.
Ankara’ya 30 dakikalık uzaklıktaki ilçenin yaşadığı bu hızlı nüfus kayması düşündürürcüdür.
Ayaşlılar nereye göçüyorlar?
Neden göçüyorlar?
İnsanların bir yerden göçmeleri için yaşadıkları yerde aradıklarını bulamamaları gerekir.
Ayaşlılar ne aradılar da bulamadılar?
Ayaş Belediye Başkanı mülteci kampı konusunda haklı tepkisini sürdürmelidir ama bu olay bittikten sonra ilçeden gidenleri geri döndürme yollarını da aramalıdır.
1960 yılında 60 bin olan nüfusun bu gün 13 binde sürünmesi Ali Başkarağaç için de onur sorunu olmalıdır.
Sadece onun için mi?
Ankara’daki üniversiteler içinde hayat buldukları kente hangi
katkıda bulunuyorlar?
Üniversiteler Ankara’da konuk gibi davranıyorlar.
Merkezdeki yığılma kente yarar sağlamaz.
Sadece devlet üniversiteleri Ayaş’ta ve diğer ilçeler de birer yüksek okul açsa merkezdeki tıkanma da azalır.
Bu ilçelerin sosyal yapıları güçlenir, nüfusları artar.
Ayaşlıların da ilçelerine sahip çıkması gerekir.
Ayaş’tan yetişenler, Ayaşlı zenginler ilçeleri için ne yapıyorlar?
Yaşadıkları ilçeyi bırakıp giderek yarattıkları zayıf halkanın farkındalar mı?
Ayaş’a Mülteci kampı kurmaya kalkanlar, bu bölgenin tarım alanı olduğunu bilmiyorlar mı?
“Biz yaptık oldu” diye diye kendini tüketenler, bir gün gelir sırtlarını dayayacak kerpiç duvar bile bulamazlar.
|