25 Ekim sabahı kırk yıllık arkadaşım Yaşar Can’ı cep telefonundan aradım.
Başka biri yanıt verdi.
Şaşkınlığım geçmeden telefondaki ses:
-Yaşar Bey telefona bakacak durumda değil, deyince aklıma hastalık ve kaza geldi.
Telefondaki kişi konuşmaya devam edince, içime kızgın yağ döküldü.
Yaşar Can‘ın kardeşi Ahmet Can’ın öğretmen kızı Betül Can Van’daki
depremde hayatını kaybetmişti.
Karşıyaka Mezarlığına gittim.
İkindi namazından sonra 30 yaşındaki genç öğretmen toprağa verildi.
Bu erken göç bir kez daha gösterdi ki Allah’ın rahmetine önce kimin
kavuşacağı bilinmemektedir.
Geride kalanlara düşen ise bir gün mutlaka toprağa döneceklerini unutmamak ve yaşayan sevdiklerine tüm güçleriyle sarılmaktır.
30 yaşında kızını toprağa veren babanın ve yeğenini kendi canı kadar
seven amcanın acılarını yakından gördüm.
Ya anne!
Onun yaşadıklarını ve bundan sonra yaşayacaklarını anlatmak için
kelime okyanusunda uygun olanını kimse bulamaz.
Acılar eskimez, unutulmaz, başka duyguya dönüşmezler.
Can ailesi birkaç kuşak bu dayanılmaz acıyı yaşayacaklar.
Kuşaklar değiştikçe acının etkisi azalır ama unutulmaz.
Olayın duygusal boyutları, yürekleri yakan ateş düştüğü yeri yakacak.
Van depremi sonrası yapılan açıklamaları duyduğumda kabile sisteminde
yaşadığımızı sanmaya başladım.
Betül Can öğretmeni genç yaşında hayattan koparan binayı TV’lerde izledim.
Olay bir kader değil, rastlantı değil, kaza hiç değil.
Yıllardır ülkemizde işlenen cinayetlerden birisidir.
Diğer binalar ayakta dururken sadece birinin yıkılmasının arkasında çok rezil nedenler var.
Kötü beton, düz demir kullanımı, taşıyıcı kolonlarda kullanılan kum, kolonlarda kanca bulunmaması, yapı malzemesindeki kalitesizlik…
Bu binayı yapan, denetleyen, kullanma izni veren cinayet
suçuyla yargılanmalıdır.
Marmara Bölgesinin yarısını yerle bir eden ve resmi ölü sayısı 18 bin dolayında
açıklanan depremde yıkılan binaların sorumluluğu Veli Göçer’e yüklendi.
En az 10 bin sorumlu hesap vermeli ve ihanetlerinin cezasını çekmeliydiler.
Türkiye’de hukuk olmadığı için o utanmaz, rezil, alçak, hain sürüsü
hesap vermekten kurtuldu. Bu kez öyle olmasın.
Eğitim ordusunun 63 kahramanı şehit oldular.
Öğretmen insanları yaşatmak ve geliştirmek için hayatını adayan kişidir.
Devlet Van depreminde şehit olan öğretmenleri ne olarak benimseyecek bilemem ama benim için tümü şehittir.
Savaşların sona erdiği çağımızda şehit kavramının yeniden gözden geçirilmesi gerekir ama bizim bürokrasinin zekası bu işleri kavrayacak işlerlikte olmadığından “şehitlik” daha uzun sürede dar alanda sıkışacaktır.
Betül Can öğretmenin cenazesinde, dünyamızdan erken ayrılan genç kardeşimizin acısının yanında basının, televizyonların ilgisizliği de içimi acıttı.
Yüksek dozda uyuşturucu alarak ölen bir sosyete zillisinin cenazesine koşturan medya kalpazanları, deprem şehidi kızımızın son yolculuğuna ilgi göstermedi.
Ya Milli Eğitim bürokrasisi ?
Ben Milli Eğitimden ve Ankara Valiliğinden kimseyi görmedim.
Bu durumu da tam olarak öğrendikten sonra yazacağım.
Yaşayanlara karşı vefasızlığa alıştık, hiç değilse ölüme saygı gösterilsin.
|