Yıllardır bu ülkede hukuk olmadığını yazarım.
Bazı arkadaşlar da benim hayal gördüğümü söyleyip dururlar.
Bazıları çok kızarlar.
Türkiye’de hukuk olduğunu sananların ver savunanların bu kelimenin içeriği konusunda hiç fikirleri bulunmadığını bildiğimden tümüne güler geçerim.
Hukuksuz sistem beni utandırmadı.
Sık sık öyle falsolar verildi ki, son zamanlarda artık haklı olduğumdan utanmaya başladım.
Son olayda ise utanmak az geldi yerin dibine girdim.
13 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz eden 26 erkeğe verilen cezanın gerekçesine gösterilecek tepkiler halkımızın onur sınavı olacaktır.
Mardin Ağır ceza mahkemesi küçük kızın 26 arsız, ahlaksız sapıkla “kendi isteğiyle” ilişkiye girdiğine karar verdi.
Yargıtay da bu kararı onayladı.
Hukukun olmadığı artık anlaşıldı da, adliye sisteminin iyice çürüdüğü de kesinleşti.
“Şaka gibi” kararlar diyeceğim ama böyle şaka yapılmaz.
Günlük hayatta böyle bir şaka faciayla sonuçlanır.
Devletin saygın kurumları yapınca sonucuna katlanılıyor.
Anayasaya “hukuk devleti” yazmakla iş bitmiyor.
Ölünün nüfus kaydına “yaşıyor” yazmak gibi…
Kayıtlara yazılanla ölü dirilmez.
Hukuk yokken var gibi gösterilemiyor.
Mardin Ağır Cezanın verip Yargıtay’ın onayladığı kararda iki anlaşılmayan konu var.
Türk Ceza Kanununun 103 maddesinin 6.fıkrasında şöyle yazar:
“ Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, on beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur”
13 yaşında bir kız çocuğuna 26 kişi tecavüz edecek ve onun beden ve ruh sağlığı sağlam kalacak.
Böyle bir durum tek şekilde olanaklıdır.
Kız lastikten yapılmış ve şişirilmiş olursa…
Sadece TCK 103.madde 6 fıkrası bu 26 sapığa 15’er yıl kilitliyor.
Mardin’deki yargıçlarla Yargıtay’dakilerin bu madde bu yazılanlardan habersiz oldukları düşünülemez.
13 yaşında kızın kendi isteğiyle cinsel ilişkiye girmesi de söz konusu bile olamaz.
İkinci anlaşılmayan konu ise, “zaman aşımı”..
Son 40 yılda kaç suçlu zaman aşımı kepazeliğinden yararlanarak
ceza almaktan kurtuldu?
Kabahat ve kusurlarda zaman aşımı uygulanabilir ama başkalarının canına, bedenine zarar veren suçlarda zaman aşımı uygulamak insanlığa hakarettir.
Hele hele sürmekte olan bir davanın uzatılarak zaman aşımına sokulması açıklanamaz.
Adliye sisteminin yanı sıra toplum vicdanında da çok büyük bir yara açıldı.
Dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürülmüş.
Ülkemizi utanç dolu karanlık günler bekliyor.
Bu kararı savunabilecek hukukçu çıkmaz.
Kadın dernekleri, tüm sivil toplum örgütleri, siyasetçiler ve ille de
AK Partililer tepkilerini göstermek zorundadırlar.
En başta da dindar Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız ne diyecekler?
Türkiye çağdaş olmayı ne kadar istiyor ?
Önümüzdeki günlerde göreceğiz…
|