Fıkralar birer zeka ürünüdür.
Bazısı yaşanmış olaylardır. Bazıları ise ustalıkla uydurulmuştur.
Fıkralara sadece gülmek onları ciddiye almamaktır.
İşte size üç fıkra.
İster gülün geçin, ister ders alın.
* *
Sarışın genç bir kadın ilkokul öğretmeni olarak göreve başlar.
Çok isteklidir ve mesleği sevmektedir.
Bir gün teneffüs sırasında bütün çocuklar futbol oynarken bir çocuğun
oyun alanının sonunda kenarda durduğunu görür.
Çocuğun iyi olup olmadığını öğrenmek üzere yanına yaklaşır, çocukla konuşur.
Çocuk bir sorununun olmadığını söyler.
Bir süre sonra genç kadın çocuğun yine tek başına aynı yerde durduğunu görür, içi rahat etmez ve tekrar çocuğa yaklaşarak,
“senin arkadaşın olmamı ister misin ?” diye sorar, çocuk pek hevesli
olmamakla birlikte “tamam” der.
İlerleme kaydettiğini düşünen genç öğretmen;
“Bütün çocuklar topun peşinde koşturup oynarlarken sen neden
burada duruyorsun?” diye sorar.
Afallayan çocuk hayretle cevap verir :
-Çünkü ben kaleciyim…
* *
Einstein konferanslara hep özle şoförü ile gidermiş.
Yine bir konferansa gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü Einstein'a; -Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken ben de arka
sıralarda oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her
şeyi kelimesi kelimesine biliyorum. Demiş.
Einstein gülümseyerek ona bir teklifte bulunmuş - Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç tanımıyorlar...
O halde bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim yerime sen konuş,
ben de arka sırada seni dinlerim.
Şoför, gerçekten çok şahane ve başarılı bir konuşma yapmış ve sorulan
bütün soruları doğru cevaplamış.
Tam yerine oturacağı sırada bir kişi, o güne kadar konferansta
sorulmamış ağır bir fizik sorusu sormuş.
Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp: - Böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok garip. Demiş.
Sonra da salonun arkasında oturan Einstein'i işaret ederek söyle devam etmiş: - Şimdi size arka sırada oturan şoförümü çağıracağım ve sorduğunuz soruyu,
göreceksiniz, o bile cevaplayacak.
* *
Adamın evine bir kedi dadanmış.
Bir gün adam kediyi almış, ormanlık bir yere götürüp bırakmış. Sonra eve gelmiş. Biraz sonra kedi çıka gelmiş. Adam tekrar denemiş. Fakat sonuç aynı..
Canı sıkılan adam kediyi iki mahalle öteye bırakmış.
Eve dönünce bakmış ki kedi kapıda onu bekliyor. En son kediyi çok uzak ve yolları karışık bir yere bırakmış. Eve dönerken yolu karıştırmış. Dönmüş dolaşmış evin yolunu bulamamış. Evi telefonla aramış: - Hatun, kedi geldi mi? - Evet geldi. - O şerefsiz kediye söyle; gelsin beni alsın .. :)))
|