Öncelikle ülkemizin Başbakanına geçmiş olsun.
Sevsek de sevmesek de cumhuriyetin başbakanıdır.
Sevme zorunluluğu yoktur ama her yurttaşın saygı göstermesi gerekir.
Siyasette ebedi dostluklar ve düşmanlıklar yoktur.
Basınla siyasetçiler arasında ise dostluk veya düşmanlık
her iki tarafa da zarar verir.
İlişkilerin sıcak dönemlerinde yarar sağlanır gibi
gözükse de ilerleyen zamanda yıpratıcı bazen de yok edici olabilir.
Demokrat Parti ve devamı olan Adalet Partisi iktidarlarında
bu partilere göbekten bağlı gazeteler vardı.
ZAFER, SON HAVADİS, TERCÜMAN, YENİ İSTANBUL aklıma gelenler.
CHP’ye bağlı olan da ULUS Gazetesi’ydi. Bu gün yoklar.
Daha başka gazeteler de vardı ama adlarını ben bile unuttum.
Bir de siyasetin kuyruğuna sıkıca yapışmış karşıt görüşlüler
vardı ki, göktaşları gibi parlayıp yok oldular.
AKŞAM, POLİTİKA, YENİ ORTAM..
AKŞAM çıkıyor ama eskisiyle ilişkisi yok.
Ankara’da BARIŞ, HALKÇI, DÜNYA çıkardı.İyi de satarlardı.
Adlarını anımsayan kaç kişi kaldı.
Kemal Çukurkavaklı’nın YENİGÜN’ü, Celal Kargılı’nın
OLAY’ı, Ferruh Bozbeyli’nin ZAMAN’ı, Mustafa Ayverdi’nin
BUGÜN’ü, bir de MEDENİYET vardı.
ZAMAN büyük bir gazete olarak yayına devam ediyor
ama Gülen Hoca’nın hayatıyla sınırlı.
Bütün faniler gibi bir gün hoca hakka yürüyünce ZAMAN
nereye yürüyecek hep birlikte göreceğiz.
Her kapanan gazete onlarca gazetecinin işsiz kalması anlamı taşır.
Enver Ören ileriyi gördüğü için TÜRKİYE Gazetesi’ni kurumlaştırdı.
1950’den beri evimize gazete alınır.
O yıllarda aldığımız gazetelerden sadece YENİ SABAH artık çıkmıyor.
HÜRRİYET ve MİLLİYET artık gazetecilerin gazetesi değiller.
Simavi ile Karacan ailesi basın sektöründen ayrılınca
gazetecilik büyük ölçüde anlamını yitirdi.
CUMHURİYET Gazetesi o kadar çok zik zak çizdi ki aydınların
gazetesi olacağına seçkinlerin gösteriş aracına dönüştü.
Cumhuriyet’te gazete öne çıkacağına yazarlar öne çıktı.
Yunus Nadi, Nadir Nadi, İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu
gazetenin bir adım önünde yer aldılar.
Uğur Mumcu’nun yerinde yazan Mustafa Balbay epeyce hafif kaldı.
Mumcu’nun yolunda gideceğine İlhan Selçuk çizgisine saptı.
Basın yağcılarla yalakaların konuşlanacağı bir alan değildir.
Başbakana tekrar sağlıklı günler diliyorum.
Hastalık, hele ameliyat insana sıkıntılı günler yaşatır.
Ancak faydalı yanları da vardır.
İnsan düşünecek zaman bulur.
Hayatla ölüm arasındaki saç kılından ince çizgiyi hisseder.
Belki Sayın Başbakan bu arada “BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ” denilen
kavramına da şöyle bir göz atar.
Son büyük imparator II.Abdülhamit’in 33 yıllık saltanatının
üzerindeki en kara gölge “SANSÜR” ve basını denetim altında tutma çabasıdır.
Basını ele geçirdiğini sanmak kar tanesini tutmaya benzer.
Allah Başbakanımıza gerçekleri görecek kadar ömür versin.
Gazeteci ve medyacılara da akıl sağlığı…
|