Dünyandaki en eski yazılı anayasa ABD Anayasası’dır.
224 yıldır ana hatlarıyla yaşamaktadır.
ABD Anayasası, ABD'nin en üstün hukuk kaynağıdır.
Amerika Birleşik Devletleri teşkilatının iskeletini oluşturur.
Anayasa, devleti üç ana kuvvete ayırır.
Yasama kuvveti, iki meclisli ABD Kongresince temsil edilir.
Yürütme kuvvetinin başı ABD Başkanıdı.
Yargı kolunun en üst makamı ise, dokuz üyeli Birleşik Devletler Yüksek Mahkemesi'dir.
Bu üç kuvvetin teşkilatlarının yanında, anayasa, dikkatle her bir
kuvvetin uygulamasının da ana hatlarını çizer.
Ayrıca, bağımsız eyaletlerin sayısız hakkını da güvence altına alır;
Birleşik Devletler'in federal sistemini tesis eder.
ABD Anayasası, 17 Eylül 1787'de Philadelphia, Pennsylvania'da Anayasa Konvansiyonu'nca ve daha sonra her bir eyalet kanvansiyonu tarafından "halk adına" kabul edildi.
Kabul edilmesinden bu yana yirmi yedi kez değiştirildi.
İlk on değişiklik, "United States Bill of Rights" adıyla bilinir.
Anayasa, ABD hukuku ile ABD siyaset kültürünün merkezinde yer alır.
Gelelim Türkiye’ye:
Türkiye’deki anayasacılık hareketleri de yeni sayılmaz.
Adı “anayasa” olmasa da 1808 Sened-i İttifak, anayasaya atılan ilk adımdır.
1839 Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fermanı 1876’da ki
Kanun-u Esasi’nin ön çalışmalarıdır.
Türkiye’nin de 135 yıllık bir anayasa geçmişi var.
Senedi ittifak’ı başlangıç alırsak 193 yıl geride kalmış demektir.
Anayasa konusunda ABD’den geride değiliz ama uyuyoruz.
1921 yeni oluşumun anayasasıdır.
Buna “Kurtuluş Savaşı” anayasası da denilebilir.
Cumhuriyet bu anayasayla kurulmuştur.
1924 Teşkilatı Esasiye Kanunu ile ülke 1960 yılına kadar
bütünlük içinde yönetilmiştir.
1960 darbesinin ardından yapılan 1961 Anayasası ise içinde
yer alan ilkelerle çatışmayı ve bölücülüğü getirmiştir.
Yapay bir kuvvetler ayrılığı ve üniterlikle dışlanan milli
devlet kavramı kurumlar arası çatışmaların yanı sıra sosyal
parçalanma ortamını da yaratmıştır.
1960 yılına kadar siyasi iradenin emrinde olan ordu 1961 anayasası
ile devletin üzerinde bir konuma getirilmiştir.
Sivil yönetimi denetlemek ve militarizm doğrultusunda yönlendirmek
için de “Milli Güvenlik Kurulu” oluşturulmuştur.
Bu kurul için “danışma” amaçlı denilmesi de gerçeğe uymaz.
Siyasi irade eğer danışma gereği duyarsa bunu devletin diğer anayasal
kurumlarını da içine alan bir oluşumdan yararlanarak yapar.
Danışılacak kişilerin generallerle sınırlı olması tuhaf değil mi?
Milli Güvenlik Kurulu’nda Jandarma genel Komutanı var ama
Emniyet Genel Müdürü, MİT Müsteşarı, Danıştay Başkanı,
Anayasa mahkemesi Başkanı yok.
1961 Anayasası’nın özgürlük getirdiğinin aydınlar tarafından
savunulması anlaşılması çok güç bir durumdur.
Ne tuhaftır ki, aydınlar ve hukukçular 1982 Anayasası ile uğraşmaktan
1961’de başımıza gelen gizli felaketi göremediler..
1961 anayasası yapılırken Anayasa Profesörü Tahsin Bekir Balta,
“yeni bir anayasa yapmanın gereksiz olduğunu, 1924 anayasasında
birkaç değişiklik yapılmasının daha yerinde olacağını” söyledi ama
darbe yalakaları kendisini dinlemediler.
Bu günlerdeki yeni anayasa arayışları da yanlıştır.
1924 anayasasında yapılacak küçük değişikliklerle sonuca gidilebilir.
Bu arada 224 yıldır ana hatları değişmeyen ABD anayasasının da
bu hatlarından yararlanılır.
|