Şike iddianamesi yargıç tarafından kabul edildi.
Medyada başlayan toplu yayında nerdeyse hepsi aynı konuda uzlaşmışlar.
“İddianame kabul edildiğine göre açıklama yasağı kalktı”
Hangi yasak? Ne yasağı?
Ne zaman kondu, ne zaman kalktı?
Yasak var mıydı ki?
İlk günden başlamak üzere kişiler arasındaki telefon konuşmaları,
Çanta ve poşet içinde taşınan paralar, yönetici adları, futbolcu adları
Boy boy yayınlandı.
Hatta o kadar ileri gidildi ki, “gizli tanık” denilen tuhaf yaratıkların
anlattıklarını bile okuduk.
Yıllar önce Şemsi Yastıman’ın okuduğu, söz ve müziği
Aşık Dertliye ait bir türkü vardı.
“Telli sazdır bunun adı
Ne ayet dinler, ne kadı
Bunu çalan bilir kendi
Şeytan bunun neresinde”
Hazırlık soruşturması gizli olur derler.
Gizlilik bunun neresinde.
Gizlilik gerektiren aşamada tüm bilgi ve belgeler kimler
tarafından medyaya servis ediliyor?
Ergenekon adı verilen soruşturmayla başlayan bu eşkiyalığın
arkasında kimler bulunuyor?
Eşkiyalık diyorum çünkü yasaların koyduğu kurallara uymamak eşkiyalığın tam kendisidir.
Eşkiyalığı karanlıkta yol keserek soygun yapmakla sınırlı sananlar yanılıyorlar.
Ergenekon, Balyoz, Ayışığı, Şike soruşturmaları sırasında medyanın
uydurduğu haberler de eşkiyalıktır.
Cumhuriyet savcılarının bu uydurma haberleri izlemeye almaması,
sorumluları hakkında soruşturma açmaması hedef alınan kişileri
yaraladığı kadar adliye sistemine olan güveni de sarsmıştır.
Şike soruşturmasında yayın yasağı kalktı diyenler çevrelerine,
sağlarına sollarına, önlerine arkalarına iyi baksınlar.
Başka bir şey kalkmıştı, onlar yasak kalktı sanıyorlar.
Son yıllarda adliye sistemine olan güvende deprem yaratan
bir uygulama daha var:
“ Gizli tanık” kepazeliği.
Gizli tanık, yönlendirilerek bazı konuları açıklıyorsa yalancı ve sahtekardır.
Konuyu çok detaylı olarak biliyor ve anlatıyorsa suç ortağıdır.
Her iki durumda da gizli tanıklar suç işlemektedirler.
“Pişmanlık yasasını “ içine alan olaylar dışında kimseye,
“sen anlat, biz seni koruruz, ya da soruşturma dışı bırakırız” denilemez.
Savcıların da böyle bir yetkileri yoktur.
Ben pişmanlık yasasının bile yanlış uygulandığını düşünenlerdenim.
Gizlilik perdesi arkasına saklanarak kişilerin hayatlarını karartanların söyledikleri yalan ve yanlış çıkarsa hangi işlemler yapılacaktır?
Devlet bunları korumayı sürdürecek mi?
Türkiye’nin çok ciddi ve ivedi bir “hukuk açılımına” ve adliye
reformuna ihtiyacı var.
Kapalı toplum dönemleri çok geride kaldı.
Tüm dünya ülkemizde yapılanları izliyor.
“Dünya bizi ilgilendirmez, biz işimize geleni yaparız” diye yollarına
devam edenler, sıra bedel ödemeye gelince bu yükün altında yamyassı olurlar.
Demokrasilerde saltanat yoktur.
Demokrasilerden saltanata geçiş de yoktur.
Savcılar, yargıçlar, hukukla ilgili tüm kurumlar özenli davranmak zorundalar.
Bu ülkeye ve millete yazık edilmesin.
Türkiye Cumhuriyeti tombaladan çıkmadı.
|