Genel Kurmay eski başkanı emekli orgeneral İlker Başbuğ özel yetkili mahkeme tarafından tutuklandı.
Neden tutuklandı, niçin tutuklandı, tutuklanması gerekli miydi soruları kısa zamanda yanıtlarını bulacaktır.
Tutuklama tartışmalarına “Yüce Divan” eklendi.
Hukukçuların çoğu Genelkurmay Başkanlarının Yüce Divan’da
yargılanması gerektiğini savunuyor.,
Anayasa’nın 148 maddesine 7 Mayıs 2010’da eklenen bir fıkrada şöyle yazılmış:
“Genel Kurmay Başkanı, Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri Komutanları ve Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce divanda yargılanırlar.”
Hukukçu geçinenlerin bu maddeyi yeni görmeleri çok tuhaf.
Jandarma eski Genel Komutanı Şener Eruygur tutukluyken merdivenden düşüp beyin sarsıntısı geçirmeseydi tutukluluğu devam ediyordu.
Hava Kuvvetleri eski komutanı emekli orgeneral İbrahim Fırtına tutuklu.
Deniz Kuvvetleri eski Komutanı emekli oramiral özden Örnek Tutuklu.
Şimdi bu komutanlara İlker Başbuğ da eklendi.
Anayasa’lar süs olsun diye yapılmazlar.
Adı üzerinde yasaların anası.
Tüm yasalar anayasaya uygun olmak zorundadır.
Anayasanın148 maddesindeki değişikliği de Fethi Okyar yaptırmadı.
Değişiklik 7 Mayıs 2010’da yapılmış.
AK parti iktidarda, Başbakan da Tayyip Erdoğan.
İki eski kuvvet komutanı ve bir genelkurmay başkanı tutuklanıyor.
Özel yetkili mahkemenin yetkileri nerede başlar nerede biter.
Eski kuvvet komutanları ve genel kurmay başkanının ilk soruşturmaları özel yetkili mahkemelerce yapılabilir, iddianameler de hazırlanabilir ama sıra yargılamaya gelince olay Yüce Divan’a geçer.
Hukuk yıllardır çiğneniyor.
Adalet görme özürlü durumda sürünüyor.
Halkımız dikenli kazık kendisine batmadığı sürece sesini çıkarmıyor.
Eğitim ve öğretim sisteminden kaynaklanan uyur gezerlik
yaşam biçimine dönüştü.
Demokrasinin yerleştiği, hukukun egemen olduğu ülkelerde anayasalara
yapılan tacizler toplumda deprem etkisi yaratır.
Türkiye’de “anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” diyenleri demokrasi
mücahidi ve ikinci Atatürk ilan ediyorlar.
Sınırda kaçakçılık yaparken öldürülenler için 100’er bin lira tazminat
önerenler, yurdunu korurken şehit düşen askerler söz konusu olunca seslerini çıkarmıyorlar.
Darbe yapanlar, yüzlerce faili meçhul cinayet sanığı sıkı yönetim görevlileri,
cezaevlerindeki gençlere işkenceyi zevke dönüştüren komutanlar
emekliliklerinin keyfini yaşarken, onların yaptığı rezilliğin hesabı başkalarından soruluyor.
Herkes yaptığının hesabını vermeli.
Halka tepeden bakmanın, milleti aşağılamanın bir bedeli olmalı.
Hesaplar verilir, bedeller ödenirken de hukuk yolundan sapılmamalı.
Devlet ordusunun genelkurmay başkanlığını yapmış emekli orgeneralini
çevreye gözdağı vermek için tutuklarsa, ülkeyi bölme hesapları yapan
küstahlar da çıkar görev başındaki orgenerale “sen on başısın” deyiverir.
Bu ülkenin siyasetçisi de, yargı mensupları da, ordusu da, üniversiteleri de,
İlim adamları da, doktorları da, aydınları da akıllarını başlarına devşirmelidir.
Yasaları ve anayasayı bu kadar sık çiğnemenin, hukuksuzluğa böylesine sıkı sıkı sarılmanın sonu ahlakın da paspasa çevrilmesidir.
Ahlakını yitirmiş toplumların ömrü ne kadardır?
Bu sorunun yanıtı Türkiye’nin geleceğidir.
|