Başbakan “dindar gençlik” yetiştireceklerini söyleyince çok düşündüm.
Dindarlık aynı zamanda “iyi ahlaklı” olmayı içerdiğinden alıngan
Kemalistler gibi hemen tepki göstermedim.
Laikliği devlet dini gibi dayatan bazı generallerle Kemalistlerin bu
yoldaki yoğun çabaları AK Parti’yi iktidara getirdi.
Nedir ki, bunun ne o bazı generaller ne de Kemalistler farkındalar.
Ya aydınlar ve gazeteciler !...
Güçlünün şemsiyesi altında aydın ve gazeteci olunmaz.
Hani bir pop şarkı var ya:
“ Seni gidi yıkamacı yağlamacı”
Durum böyle olunca da içinde gerçeklerin bulunduğu bir “28 Şubat”
değerlendirilmesi yapılamıyor.
29 Şubat sabahı 28 Şubat’a alkış tutanlar, bu günlerde 28 Şubat sürecini
vatana ihanet gibi yorumluyorlar.
Acaba !....
28 Şubat dinini her türlü baskılardan uzak, Tanrıyla en içten biçimde
yaşayanlara karşı mı gelişti, yoksa dini siyasetin dolgu malzemesi yaparak ve
insanları Tanrı-Kuran-din ile aldatarak bundan kazanç sağlayanlara karşı mı?
Aydın olmak, gazeteci olmak, köşe yazarı olmak, siyasetçi olmak
iyidir de en iyisi adam olmaktır.
Sanılmasın ki askerden gelen ve toplumsal yaşamı ters yüz eden
operasyonları destekliyorum.
27 Mayıs’la başlayan darbe geleneği gösterdi ki asker kendi işini yapmalıdır.
Bu konuyu erteleyerek şu dindar gençliğe dönelim.
Dindar gençler yetişmesine karşı çıkan yok da, o dindar gençliği kimler yetiştirecek?
Kendi yaptıkları yararlı işleri halka anlatmak yerine, Kuran’ın sonsuz
lanetle andığı iftira yolunu seçen siyasetçiler ve onların yalakaları mı?
Toplumumuzda ve siyasetimizde belirgin niteliklerden birine dönüşen
iftiracılık yargısız infazdır.
Din üzerinden siyaset yapan saltanat ve hurafe dincileri kendileri gibi
düşünmeyenleri en aşağılık yöntemlerle karalamaktadır.
Dindar gençlik yetiştirmek için olmazsa olmaz ilk koşul aydın, bilgili, kültürlü,
erkekle eşit kadınlar yetiştirmektir.
Her kadın bir anne adayıdır.
Kadınlar, Kuran ve Peygamberimizin verdiği hakların neredeyse tümünden yoksun bırakıldıkları gibi Atatürk’ün eşine rastlanmayan öngörüsü ve dirayetiyle
toplum yaşamına geçirdiği olanaklardan da uzaklaştırılıyorlar.
Kadına uygulanan baskı, zulüm, ve öldürmeye uzanan şiddetin arkasındaki eller
kırılmadan, televizyonlardaki “vur patlasın çal oynasın” ve “kimin eli kimin neresinde” programlarına bağımlı annelerle dindar gençlik falan yetiştirilemez.
Ancak, Tanrı ve dini kullanarak gerçekten inananları soyan “usta dolandırıcıların”
sayısı çoğalır
Kadın Namaz’da bile bastırılıyor çekingenliğe zorlanıyor.
Erkek, açılış tekbirinde ellerini kulağına kadar kaldırırda, kadın neden
omuz hizasını geçemez?
Yakın geçmişe kadar kadını Cuma Namazından uzak tutan kafalar buna ne cevap verecekler.
Dinin neredeyse her yerine sokuşturulan hurafe ve bidat’lara ses çıkarmayan sözde din adamlarıyla her şey yetişir ama dindar gençlik hayal bile edilemez.
|