Yolumun üzerine kitapçı varsa içine girip kitaplara bakmadan geçmem.
Ankara’nın büyük kitapçılarından birinin önünden geçerken yine aynı şeyi yaptım.
Yüzlerce kitabın arasında dolaşırken insan kendisini güvende hissediyor.
Belki de bana öyle geliyor.
En mutlu olduğum yerlerin başında kitapçılar var.
Kitapçıda dolaşırken rafların önünde durup eskiden okuduğun kitapların
yeni baskılarına ve yeni çıkanlara bakıyordum.
Yanımda dört kız belirdi.
Onlar da kitaplara bakıyorlardı.
Lise son veya üniversite öğrencisi olabilirler.
Kitaplara bakarken içlerinden biri hayretle ve oldukça yüksek sesle konuştu.
“ Aaaa kızlar bakın Aşk’ı Memnu’nun kitabı da çıkmış”
Önce şaka yapıyorlar sandım.
Baktım çok ciddiler.
Birer tane Aşk-ı Memnu alıp gittiler.
Ben birkaç dakika sonra kendime gelebildim.
Sanki “Dallas” dizisinin kitabı çıkmış gibi konuşan kızlar canımı sıktı.
Maarif Bakanlığı’nın adı “Milli Eğitim” yapılınca yüzlerce dahi çıkacağı sanılmıştı ama o günden beri tek dahi çıkmadığı gibi gözle görülür gerileme ortaya çıktı.
Kitaplığımdaki Aşk-ı Memnu romanına baktım.
Bir kitabı okumaya başladığımda mutlaka tarihini yazarım.
Aşk-ı Memnu üzerinde Nisan 1956 yazılı.
Kızlar 2012’de bu kitabı yeni görüyorlar ve Televizyon dizisinden sonra
yazıldığını sanıyorlar.
Bu kızlar anne olacaklar ve çocuk yetiştirecekler.
Gelecek kuşaklardan hayır bekleyen hayal kuruyor.
Bu arada kitap hakkında kısaca bilgi aktarayım.
Halid Ziya Uşaklıgil Aşk-ı Memnu yani bugünkü Türkçeyle Yasak Aşk’ı” 1899’da yazdı.
Roman 9 Şubat 1899 ile 16 Mayıs 1900 arasında Servet-i Fünun dergisinde
dizi şeklinde yayımlandı.
1900’de kitap olarak basıldı.
1939’da ise Latin harfleriyle basımı yenilendi.
Türk edebiyatının önemli romanları arasında yer alır.
Devlet’in kitaplarla kavgası, zeka özürlü cuntacı generallerin kitap düşmanlığı
okumayan toplum yaratma hedefine ulaştı.
74 milyon nüfusu olan Türkiye’ de bir yılda kişi başına düşen kitap
sayısı sadece 5 (yazıyla beş).
On beş kişiye de bir gazete düşüyor.
Tüm suçu devlete ve cuntacılara yüklersek biraz ayıp olur.
Elindeki kasenin içine koyduğu iğrenç bulamacı çocuğuna yedirmek için peşinden koşan, olmadık şaklabanlık yapan binlerce anneye rastladım.
Eline bir kitap alıp okutmak için çocuğunun peşinden koşan ve bu konuda
ısrarcı olan tek anneye rastlamadım.
Yoktur demiyorum. “Ben rastlamadım”
Ortaokul yıllarımda Türkçe öğretmenimiz rahmetli Mün’ime Tezsezer
“her kitap bir dünyadır” demişti.
Kitapları yasaklayanlar, suç aleti olarak televizyonlarda gösterenler gençleri kitaptan uzaklaştırmakla kalmadılar, onların dünyalarını kararttılar.
Milli Eğitim kadrolarında öğretmen olarak yer işgal edenler ise günü kurtarıp maaşlarını almak, arkadaşlarını çalıştıkları dershanelere öğrencileri karşılıklı paslaşmaktan başka çabaya girmediler.
Sonuç: 112 yıl önce yayımlanmış ünlü bir romanı yeni çıkmış sanan okumuş ! kızlar….
|