Türkiye’de çekilen polisiye diziler içinde senaryosu ve oyuncularıyla farklılık yaratan”” Behzat Ç.” son dizilerde tam bir senaryo sefaleti yaşıyor.
Başlangıcından öylesine saptı ki, bu durumundan ancak diziye son vermekle kurtulabilinir.
Behzat Ç. Aksiyon dizisi değildi. Olamazdı da..
Çünkü Türkiye’de aksiyon film ve dizisi çekilemez.
Aksiyon filmi için yeterli kadro ve ekipman ülkemizde yoktur.
Aksiyon filmlerindeki, patlama, yanma, uçma, araçların havada takla atması,
trafik kazaları farklı bir ekip tarafından oluşturulur.
Filmi çekenler de aksiyonun sonunda yaralı ve ölüleri araçlardan çıkararak
çekimi sürdürürler.
Ülkemizde insan hikayeleri ağırlıklı filmler çekilerek bir sinema dili kazanılabilir.
Behzat Ç.’de insan hikayeleri çok güzel işleniyordu.
Neredeyse yeni bir polisiye dizi dili oluşmak üzereydi ki, dizinin senaryosunu
yazanlar havalanmaya başladılar.
Türk sineması önemli bir fırsatı kaçırmak üzere.
60 yıl önce bir parti lideri “odunu aday göstersek seçilir” diyerek halkı eşek yerine koymuştu.
Behzat Ç. senaristleri de aynı yoldalar.
Olayları dar mekanlara sıkıştırarak çekimleri ucuzlatırken, diziyi de ucuzlaştırdılar.
Diziyi izleyenlerin sayısı hızla düşmeye başladı.
Yinelenen psikolojik analizlerle dizi iyiden iyiye sıkıcı hale geldi.
Bizim evde diziyi artık yalnız ben izliyorum.
İzleme nedenim de Erdal Beşikçioğlu’nun oyunculuğundaki doğallık ve ustalık.
Ancak senaryodaki sıkıcılık sürerse diziyi Beşikçioğlu’nun ustalığı da kurtaramayacak..
Olaylar örgüsünden uzak, heyecanı ve güldürü öğesi bulunmayan, merak uyandırmayan, önemli toplumsal mesajlar veremeyen, polisin sorunlarına değinmeyen bir polisiye dizi önce sıradanlaşır, sonra sıkmaya başlar, en son da izleyici tarafında terk edilir.
Behzat Ç., senaryoları en az 10 kişilik bir gurubun yaratacağı beyin fırtınaları ile yazılmazsa dizi tarihinin en iyi başlangıç yapanı olarak anılarda kalır.
Zengin bir yaratıcılıkla 10 yıl reytiglerin başında yer alabilecek diziyi birkaç kişinin şımarıklığına harcamak sanata ihanettir.
Oyuncular açısından bakıldığında da Behzat Ç.’nin yeri farklıdır.
Erdal Beşikçioğlu’nun yetenekleri tartışılmaz.
Dünyanın her sinemasında kendisine yer bulur.
Bu dizinin kazandırdığı bir de Harun’u oynayan Fatih Artman var.
1988 doğumlu fakat 30 yaşında bir komiseri başarıyla oynuyor.
İlk izlediğimde sinema dünyası yeni bir Peter Sellers kazandı diye düşünmüştüm.
Kendisini izledikçe bu kanı yerleşti.
İyi bir senaryo ve işini bilen bir yönetmen ile Fatih Artman sinema dünyasını sallar.
Polisiye-komedi dalında harikalar yaratabilir.
Hatta iddia ediyorum ki bu dalda Türk sinemasının dili olur.
Hayalet’i oynayan İnanç Konukçu’nun bir diziyi tek başına taşıyabilecek yetenekleri var.
Dizide iyi kullanılmıyor.
Akbaba’yı oynayan Berkan Şal’ın çok yüksek düzeyde oyunculuk yeteneği bulunuyor.
Berkan da İnanç gibi bir diziyi tek başına taşıyabilir.
Nedir ki, senaryoda her yemeğe maydanoz doğrama görevi Behzat’a verildiğinden
dizideki canlılık giderek azalıyor.
Çok yetenekli oyuncu kadrosu, Serdar Akar gibi birinci sınıf bir genel yönetmen mekan ucuzluğu sağlamak için harcanıyor.
Dizi de Sıhhiye Meydanı, Ulus, Kızılay ve bazen de Atakule gösterilerek
Ankara polisiyesi olunmaz.
Ankara polisiyesi Ankara’yı anlatabilmelidir.
Diziyi izleyenler “ aaaa Ankara’nın bu güzel yeri de varmış” diyebilmeli,
kentin özel yerleri tanıtılmalıdır.
Behzat Ç. dizisi, izleyenleri her geçen gün artan bir polisiye klasiği olacak yerde, baş döndürücü hızla gerileyen sıkıcı bir diziye dönüşüyor.
Bu bir uyarıdır. Umarım dikkate alınır.
|