Eyüp Lisesi’nde okuyan arkadaşlarla Facebook üzerinden yazışırız.
Benim yaş gurubumda fazla kişi yok.
Bizler teknoloji özürlüyüz.
Çoğumuz internete bakmayı aklına bile getirmiyor.
Arkadaşların büyük çoğunluğu yaşça benden küçükler ama küçük dediysem çocuk değiller.
60 yaşın çevresinde dolanıyorlar.
Bunlardan birisi de Ertekin İnceöz, maliyede üst düzey bürokrat.
Sık sık güzel ve nitelikli paylaşımlar yapar.
18 Ocak Perşembe gecesi aşağıdaki paylaşımı gördüm.
Görmemle birlikte de, en küçük tartışmayı göz açıp kapayana kadar meydan
savaşına çeviren halkımızı düşündüm.
Son zamanlarda tartışmalar artık cinayetle sonlanmaya başladı.
Neden böyle oluyor?
Ertekin İnceöz’ün paylaştığı yazıya bir göz atalım:
Hindu bir keşiş yıkanmak üzere gittiği Ganj nehrinin kıyısındayken,
birbirine kızgınlıkla bağıran aile üyeleri görür.
Öğrencilerine döner ve gülümseyerek onlara şöyle sorar. -Neden insanlar birbirlerine öfkeli bir şekilde bağırırlar? Öğrenciler bir süre düşünürler, içlerinden biri :
-Çünkü sükûnetimizi kaybederiz ve bağırırız.
Keşiş sorar: -Ama hemen yanınızdayken neden ona bağırıyor olabilirsiniz?
Ona söylemek istediklerinizi yumuşak bir şekilde de söyleyebilirsiniz? Öğrenciler başka cevaplar da verirler ama hiç biri diğer öğrencileri ve keşişi tatmin
edecek şekilde bir cevap veremez.
En sonunda keşiş şu açıklamayı yapar: -İki insan birbirine kızgınken kalpleri birbirinden uzaklaşır.
Bu uzaklığa rağmen kendisini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalır.
Ne kadar kızgınlarsa uzağı yakın edebilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir. İki insan birbirine âşık olduğunda ne olur?
Birbirine bağırmaz tam tersi yumuşak bir şekilde konuşur.
Çünkü kalpleri dip dibedir.
Aradaki mesafe ya yoktur ya da yok denebilecek kadar azdır…” Keşiş devam eder:
- Birbirlerini daha çok severlerse ne olur? Konuşmadan, sadece fısıldaşarak daha da yakınlaşır ve sevgi düzeyini arttırırlar.
En sonunda fısıldaşmaya da gerek kalmaz sadece birbirleri ile bakışırlar ve bu yeterlidir.
Bu da insanların birbirlerini sevdiklerinde yakınlaşma anlamında
ulaşabilecekleri son noktadır Öğrencilerine bakar ve şöyle der; -Tartışırken gönüllerin birbirinden uzaklaşmasına izin vermeyin.
Birbirinizden daha da uzaklaşmanıza yol açacak kelimeler kullanmayın,
çünkü bir de bakarsınız ki bir gün o kadar uzaklaşmış olursunuz ki geri dönüş
yolunu bulmak mümkün olmaz..
Türkiye’de yaşayanlar geri dönüş yolunu çoktan kaybettiler.
Sevgi ve saygı beynimizden çıkıp gideli çok zaman oldu.
Siyasetten, mezhep ayrılığından, etnik ayrılıklardan örnek vermeyeceğim.
Spor karşılaşmalarındaki taraftar davranışına kaba ve kötü dersem hafif kalacak.
Aşağılık ve iğrenç demek bile az gelir.
Hele engellilerin karşılaşmasında tekerlekli sandalyeleri kıran soysuzları gördükten sonra.
Yeniden insan olma yoluna dönülemez mi?
Bu yıl ilk öğretime “insanlık” dersi konursa 15 yıl sonra öküz gibi böğürmeyi bir yana koyarak insana yakışan konuşma biçimini seçen kuşaklarla keşişin öğretisine ulaşabiliriz ama önce Müslüman din adamları keşiş gibi davranmaya başlamalılar.
|