SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan Kazakistan, 2.727.300 km2 yüz ölçümü ile (Batı Avrupa'nın yüz ölçümü kadar) dünyanın en büyük dokuzuncu ülkesidir.
Müslüman ülkelerin ve Türk devletlerinin yüz ölçümü bakımından en büyüğü, doğal kaynaklar bakımından da en zenginidir. Kazakistan Türk tarihinin önemli devletlerinden olan Saka, Hun, Göktürk, Kıpçak, Karahanlı, Altın Ordu gibi devletlerin merkez üssü, Kıpçak, Oğuz, Karluk gibi Türk boylarının beşiği olmuştur. Komşuları olarak kuzeyde Rusya, güneyde Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan, doğuda Çin Halk Cumhuriyeti bulunur. Ülkenin ayrıca Hazar Denizi ve Aral Gölü'ne kıyısı vardır. Bağımsızlığın kazanılmasına doğru 1989 yılında 16.464.464 kişi olan ülke nüfusu, 1999 yılına gelindiğinde Slav ve Almanların ülkeden göç etmeleriyle 14.900.000'e kadar düşmüştür. 2010'da bu sayı 16.500.000'e yükselmiştir. Kazakistan dışında 30'dan fazla ülkede Kazaklar yaşamaktadır (Kazakistan'da 11.000.000, diğer ülkelerde 5.000.000). Kazak sözcüğü "sert, özgür, yiğit" anlamına gelir.
Asya’nın korkusuz ve yiğit çocukları artık G20’ye yol gösterecek duruma gelmiştir.
Bunun anlamını kavramak için önce G20 ülkelerini tanımak gerekir.
G20, dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan 19 ülkeden ve Avrupa Birliği Komisyonu'ndan oluşuyor. Daha çok İngilizce Group of 20 (20 Grubu) kavramının kısaltması olan G20 adıyla bilinir. G20 ülkelerini ABD, İngiltere, Japonya, Kanada, Almanya, Fransa, İtalya, Rusya, Avustralya, Brezilya, Arjantin, Hindistan, Çin, Endonezya, Meksika, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Güney Kore, Türkiye ve Avrupa Birliği Komisyonu oluşturuyor. G20'ye üye 19 ülkenin hepsinin milli geliri dünyada ilk 31'de yer alıyor. Tayvan, İsviçre, Norveç, İran ve Venezüella, ekonomik olarak bazı üyelerden daha büyük olmalarına rağmen G20'de bulunmuyor. Birçok Avrupa Birliği ülkesi de, G20'de bağımsız olarak değil sadece AB Komisyonu olarak temsil ediliyor.
Asya’nın ve dünyanın parlayan yıldızı Kazakistan’ın bu konudaki yaklaşımı dikkate alınmadan, dünya ekonomisi şekillenemez.
Dünya finans sisteminin düzenlenmesi konusunda G20 tarafından teklif edilen reformlar yetersiz kalmaktadır.
Bunu uluslararası uzmanlar da birçok kez dile getirmişlerdir. Dolayısıyla ülkeler dünya ekonomisinin düzeltilmesi için insanlığın tüm en iyi ekonomistlerin bir araya gelebilecek ve tartışabilecek bir diyalog arenası arayışındadır.
Bu konuda son yıllarda özellikle gelişmekte olan ülkeler aktif durumdadır.
G-Global etkileşimli forumu, ki buna 14 Nobel ödüllü bilim adamı da üyedir, dünyanın 160 ülkesinin ilgisini çekebilmiştir.
Kazakistan tarafından teklif edilen forum bu alandaki küresel diyalog için aslında ikinci önemli adımdır.
Birinci inisiyatif olarak Astana Ekonomik Forumunu gösterebiliriz.
Bu yılın 22-24 Mayıs tarihlerinde Astana Ekonomik Forumu çerçevesinde dünyanın önde gelen ekonomistleri Kazakistan’ın genç başkentinde bir araya gelecektir.
2008’den beri dinamik bir gelişim seyri gösteren (2008den 2012’ye kadar ülke ekonomisi %22ye büyümüş ve 210,8 Milyar dolarlık milli gelire ulaşmıştır) bu ülke dünya arenasında kendinden sürekli bahsettirmektedir.
Bunun açık örneği 2010 yılının 1-2 Aralık’taki AGİT zirvesinin Astana’da yapılması, Şubat 2011’de Asya Olimpyat oyunlarının Kazakistan’da düzenlenmesi, 2017 yılında EXPO Dünya fuarının düzenlenecek olması (fuar esnasında 100 ülkeden yaklaşık 5 milyon yakın kişinin ziyaret edilmesi bekleniyor).
Bu yıl Astana Ekonomik Forumu 6. Kez düzenleniyor. Tahminlere göre bu forumda 1200 yabancı katılımcı, 10 Nobel ödülü sahibi bilim adamı ve siyasetçi katılacak olup, dünya ekonomisinin karşılarştığı tehditleri masaya yatıracaklardır.
Geçen foruma katılan New-York üniversitesi profesörü Nuriel Rubini, G20 formatının artık günümüzdeki gerçekleri yansıtmadığı belirtmiş ve artık yeni gelişmekte olan pazarlara kayması gerektiğinin altını çizmişti.
Bu yılki Forum süresince 5 alanda 55 oturum yapılması planlanıyor.
İstikrarlı ekonomik büyüme, finans stratejisi, sosyal konular, devletlerin ve bölgelerin rekabet edilebilirlik meseleleri, inovasyonların gelişimi gibi.
2011 yılındaki Astana Ekonomik Forumunda (AEF) G20 ülkeleri için 6 tavsiyede bulunmuştu.
Birincisi, dünya döviz-finans sistemine ilişkin. Bunun için Merkez Bankaları Birliğinin kurulması teklif edilmişti.
İkincisi, IMF tarafından alınacak kararlar sürecinde gelişmekte olan ülkelerin imkanlarının da değerlendirilmesi ile ilgiliydi.
G20 ülkelerine tavsiyeler arasındaki en önemlisi ise kararların hızlı alınması ve bu kararların etkin uygulanması oldu.
Bunun için bu ülkelere taahhütlerinin yerine getirilmesi için izleme mekanizmasının kurulması önerildi ve uluslararası bankalar, finans kurumları için stress-testlerin yapılması suretiyle onların kriz ortamlarına dayanaklılığının ölçülmesi tavsiye edildi.
AEF katılımcılarına göre Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) prensiplerinin değiştirilmesi konusunda fikirleri dile getirmektedirler. Onlara göre artık DTÖ tarım ürünlerinin ithalatçılarını eksper kredileme ve sübvanse etme pratiğinin durdurulması gerekmekte, nitekim bu ilgili ülkelerdeki pazarlarda monopole yol açmaktadır.
Ayrıca gelişmekte olan ülkelerden ithalat konusunda gelişmiş ülkelerce sürdürülen katı teknik kurallarının uygulanmasının durdurulması gerektiğini belirtilmektedir. Ayrıca katılımcı eksperler DTÖ’ye kabul edilecek ülkelerin önüne konulan ve “DTÖ plus” olarak adlandırılan ek kuralların konulmasının yanlış olduğu savunmaktadır.
Böylece, dünyadaki gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki diyalogu istikrarlaştırmak için Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in önerisiyle “Avrasya Bilim Kulübü” tarafından “G-Global” olarak adlandırılan diyalog alanı kurulmuş ve bünyesinde 160 ülkeden 88 binden fazla kullanıcısına sahip olmuştur.
Bu projenin inisiyatif sahibi olan Kazakistan Cumhurbaşkanı N.Nazarbayev konuşmasında insanoğlunun hem gelişmesi hem de kendi kendini yok etmesi bakımından büyük potansiyele sahip olduğunu söylemişti.
Ona göre bu inisiyatifin en önemli prensibi “devrim değil, evrimdir”. İnsanoğlu devrimlere ve dünya savaşlarına büyük enerjisini harcamıştı 20. Yüzyılda. Şimdi ise insanoğlunun tüm aklı barışı devam ettirebilmek için çalışmalıdır.
İkinci prensip ise “adalet, eşitlik ve konsensüs”’tür. Kazak cumhurbaşkanına göre dünyayı artık büyük ve ikinci plandaki, ileri gelen ve geri kalan diye ayırmak eskide kalmıştır.
Üçüncü prensip, küresel hoşgörü ve güven. Devletler arası ilişkiler hoşgörüye dayanmalı.
Dördüncü prensip, küresel şeffaflıktır. G-Global formatındaki dünya – milletlerin şeffaf topluluğudur. Bu formatta her hangi bir çifte standartlara yer olmamalıdır çünkü şeffaflık önemlidir.
Beşincisi prensip ise “yapıcı çok kutupluluktur”. N.Nazarbayev’e göre dengeleyici jeopolitik siyaset uygulanmalı, blokçu psikoloji burada yer almamalıdır.
Entegrasyon bu anlamda büyük öneme sahip olacak ve yakın zamanda bunun bariz örneği olarak bizim oluşturmaya çalıştığımız Avrasya Ekonomik Birliği ortaya çıkacaktır.
Kazakistan, ekonomik büyüklüğü, yer altı zenginlikleri,sağlam kültürü ve çalışkan insanlarıyla Asya’nın ve dünyanın parlayan yeni yıldızıdır.
|