IMF’ye borcu kapatmakla övünen AK Parti, dış borçta Cumhuriyet tarihinde kırılan ‘rekoru’ gizliyor. Oysa Türkiye 2013 yılında tarihinde hiç olmadığı kadar bağımlı duruma gelmiştir.
Biraz ekonomiden anlayanlar ülkenin çok ağır borç batağında olduğunu çok rahat görebiliyorlar.
IMF’ye olan borcu kapatıyoruz diye hava basanlar aslında borcun neyle ödendiğini biliyorlar.
Cumhuriyetin değerleri tek tek elden çıkartılarak, kazanılan paranın ne olduğunu açıklamıyorlar.
Cumhuriyetin önemli değerlerini satarak borç ödeyenler yüzleri kızarmadan, kendilerinden önceki iktidarların ülkeye tek çivi çakmadığını da söyleyebiliyorlar. Öte yandan iktidar, IMF’ye olan borcu kapatmakla övünürken, dış borçtaki “rekoru” halktan özenle gizliyor ya da öyle sanıyor..
IMF’ye borç kapandı ancak diğer taraftan dış borç katlanarak arttı. 2002’de 129.6 milyar dolar olan Türkiye’nin toplam dış borcu, 2013 yılına gelindiğinde 336.9 milyar dolara tırmandı. Hazine 19. stand-by çerçevesinde IMF’ye son kez yaklaşık 421 milyon dolar anapara ödedi
Böylece Türkiye’nin IMF’ye olan borcu bitti. İktidar, Türkiye’nin sadece IMF’ye borcu varmış gibi bir tablo çizerek, borçların sıfırlandığını savunuyor. IMF’ye borç bitiyor ancak Türkiye’nin dış borcunda “patlama” yaşanıyor. AK Parti’nin iktidara geldiği 2002’de 129.6 milyar dolar olan Türkiye’nin toplam dış borcu, yıllar itibarıyla sürekli artış gösterdi. Dış borç 2003’te 144, 2011’de 304 milyar dolara çıktı. 2012 sonu itibarıyla Türkiye’nin toplam dış borcu 336.9 milyar doları buldu. Özel sektörün dış borcu 2002-2012 döneminde yüzde 425’le artış rekoru kırdı. Bu dönemde net 183 milyar dolar büyüyen özel sektör dış borcu 43.1 milyar dolardan 226 milyar dolara yükseldi. Kamunun 2002 yılında 155.2 milyar TL olan iç borç stoku, yüzde 163 oranında net 253 milyar lira büyüyerek 2012 sonunda 408.3 milyar liraya çıktı. 2012 sonu itibarıyla kamunun toplam 563 milyar TL’lik iç ve dış borcu ile özel sektörün 226 milyar dolarlık dış borcu birlikte düşünüldüğünde Türkiye’nin toplam borç yükü, 1 trilyon TL’ye yaklaşıyor.
Buna son 10 yıllık dış ticaret açığı olan 597 milyar doları da eklersek, yaşanan ekonomik facia daha iyi anlaşılır. Tüketici kredileri ve bireysel kredi kartları ile yapılan borçlanma 2002-2012 döneminde tam 38 kat büyüyerek 6.4 milyar liradan 255 milyara yükseldi. Bu gerçeklerin ışığında şöyle bir analiz yapılabilir:
Türkiye Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar bağımlı, kendi dinamiklerini yitirmiş, ucuz ithalat, ucuz işgücü cennetine döndürülmüştür.
Yine de Türkiye’den büyük ölçüde kaçış vardır.
Özellikle tekstildeki kaçış dikkat çekicidir.
Türkiye’nin en tanınmış giyim firmalarının ürünlerindeki “yapım yeri” etiketlerine bakılırsa Vietnam, Çin, Bengaldeş,Bulgaristan,Romanya,Hindistan gibi ülkeleri görebiliriz.
Dış borç, dış borç faizleri, dış ticaret açığı hızla artarken çalışanın ve emeklinin neredeyse boğazlarına basılmıştır.
İMF’ye olan borcun bitmesi yetmiyor.
AK Parti hükümeti de kendisinden evvel gelen diğerleri gibi IMF programını harfiyen izlemekten çekinmemiş, sıkı para politikası ile üreticiyi, aracıyı ve piyasaları boğmuştur. Türkiye en yüksek dış borçlanmasını son 10 yılda gerçekleştirmiştir.
Türkiye diğer bütün ülkeler gibi IMF’den değil, doğrudan doğruya piyasalardan dış borçlanma yoluna giderek, halktan gerçekleri saklamaktadır.
Oysa İMFden alınan borç, bankalardan alınan kredi gibidir.
Belirlenmiş ödeme koşulları ve kuralları vardır.
Diğer borçlar ise “tefeci” kuralsızlığıyla bağıntılıdır.
Bankadan kurtulup tefeciye yakalanmanın neresi iyi olabilir?
Uçuruma koşarak gidenler, tam kenara geldiklerinde duramazlar.
Başbakan bu günlerde çok sinirli. Kendisini kızdırmayalım.
Namaz kılarken rakı içtiğimizi söyleyebilir.
İyisi mi atalaım sloganımızı Başbakanımız mutlu edelim:
“ Yaşasın ! boğazımıza kadar borçluyuz. Kaderde varsa büzülmek, neye yarar üzülmek”
|