İnsanlıkla ilgili konularda yıllarca duyarsız kaldık.
İnsan hakları sözünün geçtiği yerde bulunmamak için elimizden geleni yaptık.
İnsan haklarının korunması konusunda dıştan gelen baskı ve zorlamalar olmasa
tek adım atılmayacaktı.
Bu durum ülkemiz için yüz karasıdır.
Yıllarca 141-142 ve 163 maddelerin arkasına sığınılarak demokrasicilik oynandı.
Binlerce insan farklı düşüncelerini açıkladıkları için cezaevlerine konuldu.
Sadece kendileri de cezalandırılmadı. Aileleri ve çocukları da suçlu sayıldı.
Bu utanmazlığı, rezilliği, insanlık düşmanlığını, tiranlığı, canavarlığı yaşatanlar inanılmaz
bir yüzsüzlükle ortalıkta dolaştılar.
Birer Amerikan köpeği olarak ısırdıkları değerli insanların acılarını yükselmek için basamak gibi kullandılar.
Cumhuriyet tarihi yeni baştan yazıldığında hepsinin ne mal olduklarını öğreneceğiz ama hayatları cehenneme çevrilen on binlerce insanın çektikleri, yaşanmış felaketler olarak unutulmuşların arasında yer alacak.
Mayınlar da bunlardan birisi…
1950’li yıllarda sınır güvenliği için döşenmişlerdi.
Bu işten kimler ne kadar kazandı, kimlerin arazileri ellerinden zorla alındı?
1970’li yıllarda yapılan bir inceleme sonunda hazırlanan raporda, mayınların güvenliği sağlamakta pek yararlı olmadığı yer aldı.
Suriye sınırına 510 kilometre boyunda ve 300 ile 700 metre genişliğinde
216 bin dekar araziye mayın döşeli.
Bunun 190 bin dekarı tarıma elverişli topraklardan oluşuyor.
İnsanların verimli toprakları ellerinden alındı.
Üzerlerine mayın döşendi.
Binlerce insan mayın tarlalarında öldü veya sakat kaldı.
Mayın kahpe, sinsi, kalleş, aşağılık bir silahtır.
Yıllar önce ABD hayranı yönetime güvenlik aracı gibi gösterilerek kakalanmıştır.
Kara mayınların üretimini, döşenmesini, taşınmasını ve depolanmasını yasaklayan Ottawa
anlaşmasına Türkiye 2004 yılında “taraf” olarak katıldı.
AK Parti bu konuyu da reklam aracı gibi kullandı.
Büyük bir gürültüyle tartışıldı ve kapatıldı.
Mayınlar yerlerinde duruyor ve öldürecek ya da sakatlayacak yeni insanlar bekliyor.
Kara mayınları insanlık için büyük bir tehlikedir.
78 ülkenin arazisinde mayın bulunuyor.
Afganistan ve Kamboçya topraklarının % 30’u mayın döşeli.
Mayından para kazanan alçaklar ise kazançlarını bırakamıyorlar.
ABD, Çin ve İsrail depolarında 250 milyon mayın bulunuyor.
ABD’nin mayınlardan kazancı yıllık 800 milyar dolar.
Türkiye’de elindeki mayınları imha etmiyor.
Silahlı kuvvetler depolarındaki mayınları “eğitim” amacıyla tuttuğunu açıklıyor.
Anti personel mayınların yok edilmesinin çok kolay olduğunu söyleyenler dinlenmiyor.
Mayın temizlemesinden birilerinin kazanç sağlaması için milyon dolarlık
temizleme projeleri ortaya atılıyor.
Mayınsız bir Türkiye ve dünya isteyen aydınlarımız yok mu ?
Ortaya çıksalar da kendilerini tanısak.
Sanırlarımızda döşenmiş, kurbanlarını bekleyen mayınların yok edilmesini direnmeyi sürdürenlerin listelerine almaları gerekir.
Yüz binlerce insanımız meydanları ve yolları dolduruyor.
Artık herkes biliyor ki bu muhteşem direniş Gezi Parkındaki ağaçları aşmaktadır.
Yıllardır düğümlenen ve yok sayılan sorunların çözülmesi için atılan dev bir adımdır.
Meydanlarda ki “duran adamlar” mayınları da unutmasınlar.
Halkı biz ve onlar diye bölmeye çalışanı köşeye sıkıştırmak için çok etkili bir istek olarak mayınların kaldırılması ivedilikle gündeme getirilmelidir.
|