Ülkemizde hukuk ve demokrasi yoktur.
Bunların bulunmadığı yerde adalet yaşamaz.
Üçünün de bulunduğunu iddia edenler ya yalancıdırlar, ya da birilerinin adına “reklamları” sunmaktadırlar.
Bir şey daha yoktur ülkemizde: DENGE…
Yıllardır dengesizlik” denge diye yutturuluyor.
En göze ve diğer yerlere batan örnek de “seçim barajı”…
Et beyinli cuntacıların “istikrar” yani “denge” adına seçim yasasına koydukları % 10 seçim barajına sivillerin de sımsıkı sarılmaları gelecek nesillerin anlamakta güçlük çekeceği bir tuhaflıktır.
Aynı zamanda Türkiye’nin 20. yüzyılın sonu ile 21. yüzyılda yaşadığı bir utançtır.
12 Eylül cuntacılarının kendi kurdurdukları parti iktidardan gitmesin diye yarattıkları bu utanç daha çok sivil iktidarlara yaramıştır.
Demokrasi kuşu olarak tanıtılan Turgut Özal seçim barajının ANAP’ı iktidara getirdiğini görünce, tatlı su demokratlığını seçmiş ve baraja dokunmamıştı.
Nedir ki: kaderde varsa süzülmek, neye yarar üzülmek diye bir söz vardır ki, Özal’ın özenle koruduğu baraj ANAP’ı siyaset alanından siliverdi.
Demirel ile Erdal İnönü koalisyon yaptılar.
Onlar da % 10 barajını kaldırmaktan söz bile etmediler.
Tansu Çiller başbakan oldu ama seçim barajı ile Kurt Boğazı barajı arasındaki farkı bilmediğinden utanç devam etti.
Erbakan Başbakan, Çiller yardımcısı oldu.
Erbakan ülkeyi ötekileştirme bataklığına sürüklerken, Çiller de DYP’yi eritmekte önemli yol aldı. Baraja dokunmadılar..
Bülent Ecevit başkanlığında Devlet Bahçeli – Mesut Yılmaz oldukça güçlü bir hükümet kurdular.
Her yemeğe maydanoz doğradılar ama seçim barajı ile ilgilenmediler.
İlk genel seçim de üçü de baraj altında kalarak meclis dışında kaldılar.
İktidara ortak olduğu dönemlerde baraja sığınan DYP de bunlara arkadaşlık etti.
2002’den beri üç kez büyük çoğunlukla iktidara gelen AK Parti de büyük bir pişkinlikle seçim barajının arkasına saklanarak geleneği sürdürüyor.
2015 seçimi için barajın aşağıya çekileceği umudu, Erdoğan’ın konuşmasıyla sona erdi.
Erdoğan’ın korkmaya başladığı anlaşılıyor.
Seçim barajının “istikrar” için kaldırılmayacağını söyledi.
Kendisinin demokrasiyi referans olarak kabul etmediği biliniyor.
Taksim Gezisi’nde başlayan direnişin giderek yayılması Erdoğan’ın korku katsayısını yükseltmiş görünüyor.
Demokrasinin tüm kural ve kurumlarıyla ülkemize yerleşmesini isteyenlerdenim.
Ancak bu kez Erdoğan’ı destekliyorum.
% 10 seçim barajı ki, aslında % 20’dir.
Çünkü hem % 10 Türkiye barajı, hem de & 10 il barajı vardır.
Bu baraj kalmalıdır.
Türkiye’nin kurtuluşu bu barajın kalmasına bağlıdır.
Halkımız 2002 seçiminde meclisteki dört partiye bu % 10 barajın yardımıyla kırmızı kart göstermiştir.
İşte bu nedenle % 10 seçim barajı kalmalıdır ki, 2002 seçiminin tekrarı yaşanabilsin.
Başta Erdoğan olmak üzere AK Partililer sanıyorlar ki, halk onların çekim alanına girmiş ve ateş çevresindeki pervane gibi dönüp durmaktadır.
Türk halkının çok bilinmeyen bir özelliği vardır.
Olanı biteni yazar.
Sonra sabırla bekler.
Bu öyle bir sabırdır ki, uzaktan bakanlar, kasabın bıçağını yalayan koyun olduğunu bile sanabilirler.
Bir sabah, örneğin bir seçim sabahı, yıllardır yazdıklarını okur ve cebinde özenle sakladığı kırmızı kartı, beklentilerini karşılamadığı gibi huzurunu da kaçıran iktidarın alnının çatına çakıverir.
İşte bu yüzden seçim barajının olduğu gibi kalmasını istiyorum.
O çok kızdığımız baraj Türkiye’yi bu iktidardan sonsuza kadar kurtaracaktır.
|