Türkiye büyük bir kaosun içine doğru sürükleniyor.
12 Haziran 2011 seçimi bu kaosun nedenidir.
Ülkemizde ilk kez seçim yapılmıyor.
Geçmişte, her seçimde bazı maddi hatalar olmuştu.
Bazıları düzeltildi bazıları es geçildi.
2002’den başlayan hatalar ise yok sayıldı.
Seçmen sayısı ve siyasi partiler arttıkça Yüksek Seçim Kurulu yetersiz kalmaya başladı.
2011 seçiminde ise YSK’nın nitelik ve nicelik olarak yetersizliği tam anlamıyla ortaya çıktı.
Bu günkü yapısıyla ve kadrosuyla YSK bir seçim daha kaldıramaz.
Tümü yüksek dereceli yargıçlardan oluşan kurul üyeleri seçim sürecinde verdikleri kararlarla
ülkeyi iç savaş eşiğine getirdiler.
12 Eylül cuntasının yaptığı Siyasi Partiler Yasası ve Milletvekili Seçimi Yasasını tam olarak
uygulamak isterlerken hem hukuku, hem de yasaları çiğnediler.
Kararlarına karşı çıkarak ülkede terör estirenlere yeniden ek süre tanırken, siyasi partilere
aynı anlayışla yaklaşmadılar.
Siyasi Partiler Yasası’nın 96. maddesinde “komünist” adıyla parti kurulması bile
yasaklanmışken TKP’nin seçime katılmasına izin verdiler.
TKP elbette seçimlere katılmalıdır. Yıllar önce de katılmalıydı.
Komünist Partisi olmayan bir sistem de seçim sakattır.
Ancak YSK yasa koyucu değildir.
Yasaları keyfince yorumlayamaz.
Görevi hakemliktir.
Partileri seçime sokmamak gibi bir davranışa giremeyeceği gibi seçime girmesi yasak partilerin yolunu da açamaz.
Seçime katılan partiler arasında adaleti sağlamakla yükümlüdür.
Siyasi davranamaz…
Nedir ki, YSK seçim yasaklarına uyulmasını bile sağlayamamıştır.
Seçime sadece 3 parti katılıyormuş gibi yayın yapan televizyonların bu yanlı davranışına
müdahale edememiştir.
DYP’nin bu konudaki başvurusuna verilen yanıt ise gülünemeyecek kadar acıdır ve
YSK’nın yaptırımsızlığını gösteren tarihi bir belgedir.
“Yapılanın yanlış olduğu anlaşıldığından” durumu RTÜK’e bildirmişler.”
Sadece merakımdan soruyorum:
“RTÜK’ten yanıt aldılar mı?”
RTÜK başka işlerle ilgileniyor.
Derin devlet adı verilen çetelerin rezilliklerini ufak ufak açıklamaya başlayan
BEHZAT Ç. dizisini yayından kaldırmanın alt yapısını hazırlıyorlardı ki beceriksiz yapımcı, sınırlı yetenekleri olan senaristler RTÜK’e yapacak iş bırakmadılar.
YSK’nın seçim sürecindeki tutumu ve seçime dayanak olan yasaların meşru olmayan bir güç tarafından yapılması 12 Haziran 2011seçiminin meşruluğunu da tartışılır hale getirmişti..
1982’den beri yapılan seçimlerde aynı yasaların uygulanması gerekçe olamaz.
Yanlış yapıla yapıla tıkanma noktasına gelinmiştir.
Milletvekili seçimi yasası 12 Eylül cuntası tarafından partilerin seçime girmesini
engellemek için yapılmıştı.
Sivil cuntacılar yıllardır bunu kendi çıkarlarına göre kullandılar.
AK Parti de aynısını yapıyor.
2002’de iktidara gelen AK Parti 2007 ve 2011’de de seçim yasalarındaki yanlışları düzeltmedikleri gibi bir demokrasi cinayeti olan % 10 barajına da dokunmadı.
% 10 seçim barajının yapımı cuntanındır ama artık AK Parti’nin mülkiyetine geçmiştir.
“Barajı biz koymadık” gibi her türlü ciddiyetten uzak savunma artık inandırıcı değildir.
Barajı siz koymadınız ama koyulmasından memnun olmasınız, en azından koyulduğu yerden çıkarılması için çaba gösteririsiniz.
Yıllardır süren yanlışlar zincirine YSK da yenilerini ekleyince seçimin meşruiyeti tartışılmaya başlandı.
Türkiye yeni bir YSK ile yeni bir seçime gitmezse yaşanacak felaketlerin sorumluluğunu almakla geçiştirilemeyecek girdabın ortasında çırpınmaya başlarız.
Seçim ve siyasi partiler yasaları ise demokrasi getirmez ama yeni diktatörler ortaya çıkabilir.
|