Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçları kurtarmak için başlatılan ve AK Parti iktidarının bazı aymazları tarafından tahrik edilerek tüm ülkeye yayılan eylemler ne anlama geliyor?
Gezi Parkı’nda çadır kurmuş gençler kitap okuyup müzik dinlerken hangi zeka özürlü polisi, zabıtayı veya başka tetikçileri oraya yollayarak çadırları yaktırdı, gençleri hırpaladı?
Şiddeti başlatarak insanları tahrik eden ve isyana yönelten sorumlular bulunup açıklanmadığı sürece, olayların başlatıcısı AK Parti iktidarı ve onun bürokratları olarak halkın belleğindeki yerini koruyacaktır.
Gezi Pakı olayları AK Parti yönetiminin saldırısı ve tahriki ile başlamış ancak kısa sürede denetimden çıkmıştır.
Sık sık yazdığım bir sözü okumamış ya da duymamış olabileceklerini düşünerek yineliyorum.
“Hiç kimse içinden çıkamayacağı kadar derin çukur kazmamalıdır”
Gezi Parkı’nda başlayan direniş ülkeye yayılınca bazı uyanıklar, bu hareketlerin AK Parti yönetimine karşı geliştiğini pompalamaya başladılar.
Komünist ve anarşist guruplarla PKK militanlarının tahrikleri bir yana konursa, direniş içinde yer alanlar olayı kendilerine yontan uyanıklarla aynı şekilde düşünmüyorlar.
Gezi Parkı direnişleri tüm sisteme karşıdır.
Sistemdeki adaletsizliğe ve hukuksuzluğa karşı çıkılıyor.
Sistemdeki kokuşmuşluğa ve çürümüşlüğe karşı çıkılıyor.
Sistemdeki yağmacılığa karşı çıkılıyor.
Sistemdeki insan haklarını çiğnemeyi alışkanlık haline getirenlere karşı çıkılıyor.
Alt ve üst gelir gurupları arasındaki dengesizliğe
Giderek artan yoksulluğa karşı çıkılıyor.
Özel hayatlara yapılan müdahaleye karşı çıkılıyor.
Ve elbette ki AK Parti’nin “ele geçirme planına” karşı çıkılıyor.
Başbakan sesinin yettiği kadar bağırsa da, Gezi Parkı’ndan başlayarak kısa zamanda tüm ülkeye yayılan direniş eylemlerini “din” çerçevesine oturtamaz.
Camide içki içme masallarına inananlar, sadece yandaşlığın nimetleriyle beslenenlerle sınırlı kaldı.
Televizyonlarda yorum yapan çok bilmişler konuyu her yerde dolaştırıyorlar ama eylemlerin maddi temeline bir türlü yaklaşmıyorlar.
Her konuşan Erdoğan’ın değirmenine su taşıyor.
Eylemin ve eylemcilerin baş örtülülerle, dindarla, dinle bir çelişkileri yoktur.
Aynı yanlış yorumlar Mısır için de yapılıyor.
Orada da sorun Müslüman Kardeşler veya Mursi değildir.
Eylemlerin temelinde ezilen yoksul sınıfların baş kaldırısı vardır.
Mısır ayrı bir yazı konusudur ancak orada da yolsulların baş kaldırısına din elbisesi uydurulmaya çalışılıyor.
Başbakan’ın, “camilerde içki içtiler”, “camilere ayakkabılarıyla girdiler”, “baş örtülü kadına saldırdılar” gibi konuyu dinselliğe çekme çabaları, eylemlerdeki sınıfsallığın anlaşılmasını önlemek içindir.
İktidarın içine düştüğü panik anlaşılabilir ama muhalefetin aymazlığını anlatacak cümle zor bulunur.
MHP, sınıftan falan anlamaz.
Onlar için milliyetçiler tornadan aynı örnek çıkmış insanlardır.
Dedelerinin dedesinin kaydına ulaşamazlar ama hepsi Orta Asya’dan gelmiş Türk’lerdir.
İşin tuhafı da çoğunun buna inanmalarıdır.
Sol Parti olduğunu inatla savunan CHP’nin eylemlerdeki sınıfsallığı görmemesi olanaksızdır.
Neden çıkıp söylemezler?
Sınıfsal bir direnişte, anti-faşist ve anti-emperyalist hareket içinde CHP kendine yer bulamaz.
İsmet Paşa’nın dürtmesiyle solcu olduğunu sanan CHP, o günden bu güne siyasi yelpazedeki gerçek yerini bulamamıştır.
Geçmişi ve siyasi yapısıyla aslında sağa yakın bir “merkez” partisidir ama yaramaz çocuklar gibi “ solcuyum da solcuyum” diye tutturduğundan kimseye yaranamamıştır.
CHP bu kadarla da yetinmemiş ve sol partilerin gelişmemesi için elinden gelenin fazlasını yapmıştır. TİP’i yok etmek için Adalet Partisi ile işbirliği unutulmamıştır.
BDP ise Türkiye’nin partisi değildir.
Gezi Parkı’nda başlayan direnişler tümüyle sınıfsal niteliktedir ve kendiliğinden gelişmesiyle, saygı duyulacak, en önemlisi de desteklenmesi gereken eylemelerdir.
|