Erdoğan sık sık % 50 çokluktan söz ediyor. Çokluk her zaman kazanır mı?
Kazanabilseydi Çinliler Türkleri yok ederlerdi.
Sadece çokluk bir kazanma nedeni olsaydı bugün Müslümanlık yoktu.
Erdoğan’ın tarihle arasının iyi olmadığı biliniyor.
Anlaşılan danışmanları da tarih konusunda tın tın.
Kaç kez danışmanlarını kovması gerektiğini yazdığımı unuttum.
Nedir ki, Erdoğan direniyor. Sadece direnmekle de kalmıyor, öyle bir baş danışman seçiyor ki, kendi yandaşlarını bile hayrete düşürüyor.
Herkes soruyor:
Recep Tayyip Erdoğan, Yiğit Bulut’a ne soracak? Yakında milletçe öğreneceğiz.
Azlığın çokluğu nasıl perişan ettiği konusunda Erdoğan’ın hiç yabancı olmadığı üç örnek vereceğim.
1-BEDİR SAVAŞI
Hicretten sonra Müslümanlar, geride bıraktıkları mallarının yağma edilmesine misillemede bulunmak için Kureyş kervanlarına saldırılar düzenlediler. Bu saldırıların birinde Müslümanlar, içinde bin deve ve yarım milyon dirhem değerinde ticari mal bulunan bir kervanı hedef almak istediler. Muhammed, bu sefer için orduyu topladı. Toplanan 305 kişi Muhammed komutasında Bedir yakınlarına gelerek kervanı beklemeye başladı. Ancak kervanın lideri Ebu Süfyan, Müslümanların kervanı beklediğini öğrendi ve Mekke'ye haber yolladı. Ayrıca kervanın yolunu da değiştirdi. Müslümanların kervana saldırmaya hazırlandığı haberini duyan Mekkeliler, Ebu Süfyan'ın tehlikenin atlatıldığını haber veren ikinci mesajına rağmen Müslümanların üzerine yürümeye karar verdiler. Mekkeliler, oluşturdukları 950 kişilik kuvvetle Bedir'e doğru yola çıktılar.
İki ordu karşı karşıya gelince, Arap savaşlarında gelenek haline gelen "er dileme" (Mübareze) hadisesi için taraflar içlerinden üçer kişi seçtiler. Buna göre, İslam Ordusu'ndan Hamza, Ubeyde ve Ali ile; Utbe, Ubeyde bin Haris ve Utbe bin Rabia ile karşı karşıya geldi. Her üç çarpışmayı da Müslümanlar kazandı.
Er dileme hadisesinden sonra savaş başladı. Çarpışmaların ilerleyen aşamalarında Mekkeli Kureyşliler dağılma belirtileri gösterdi; komutanları Ebu Cehil öldürülünce de iyice dağıldılar.
2- UHUD SAVAŞI 625 (3 Şevval 3 HS Hicrî takvimde) Uhud Dağı'nda yapıldı. Şu anki Arabistan'ın kuzeybatısında Medine'deki Müslümanlar ile Mekkeli Ebu Süfyan'ın ordusu arasında yapıldı
Müşrik ordusunda 3000 piyade 200 süvari, Muhammed’in ordusunda 700 piyade 5 süvari vardı Savaşın en önemli sonuçlarından biri Hamza'nın şehit edilmesidir. Müşrik Orduları 11 Mart 625'de Mekke'den Medine'ye yürümeye başladı. Bu saldırı Mekkeliler tarafından Bedir Muharebesi'ndeki kayıplarının öcünü almak ve Müslümanların yükselen gücünü kırmak için yapıldı. Müslümanlar muharebe için hazırlıklıydı ve bir süre sonra iki ordu Uhud'un bayırlarında ve düzlüklerinde karşılaştı.
Muhammed, iki ordunun karşılaştığı Uhud Dağı’ndaki dar bir geçidin iki tarafına okçularını yerleştirdi. Mekkelilerin Uhud Dağı'nın etrafından dolaşarak Müslümanlara saldırma ihtimalini önlemek istiyordu. Okçularına, “Haber verilmeden yerinizi terk etmeyiniz.” emrini verdi. Müslümanların etkili taaruzlarıyla Mekke ordusu geri çekilmeye başladı. Bunu gören okçular, muharebenin kazanıldığını sanarak yerlerini terk ettiler. Bundan yararlanan Halid bin Velid, komutasındaki kuvvetlerle okçuların terk ettiği geçitten Müslümanlara saldırdı. Bu saldırı sonucu İslam ordusu güç kaybetti ama Müşriklere yenilmedi.
3-HENDEK SAVAŞI 31 Mart 627 tarihinde gerçekleşmiştir. Mekkeli Müşriklerle Müslümanlar arasındaki üçüncü ve son muharebedir. Bu muharebe adını, Müslümanların savunma için kazdıkları hendekten almaktadır. Bu muharebede Müslümanların 3.000 piyadesi, müşriklerin ise 10.000 piyadesi ve 600 atlısı vardı. Sonuçta kazanan Müslümanlar oldu.
Erdoğan çevresine toplanmış çıkara dayalı çokluğa güvenerek bu kadar yüksek perdeden konuşmayı sürdürürse hezimeti ve hüsranı sesinin perdesinden daha büyük olacaktır.
Bu işler için Müslüman olmak da yetmez. İman sahibi de olunması gerekir.
Bakınız Hucurat Suresi’nin 14.Ayet’in yazılı olana:
-Bedeviler “iman ettik” dediler. De ki, “Siz iman etmediniz ! Ancak “Müslüman olduk” deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir.-
Çıkar, dalkavukluk, yalakalık, yağcılık imanın ne kadar düşmanıysa kibir de o kadar düşmanıdır.
Acı sözlerin tadına değil doğruluğuna bakılır.
|