Rivayet edilir ki, Osmanlı askerleri İstanbul’a girdiklerinde, papazlar Ayasofya’da m eleklerin dişi mi yoksa erkek mi olduklarını tartışıyorlarmış.
Bunu doğru olduğuna inanmak için binlerce neden var.
Müslümanlar 1000 yıldır meleklerin cinsiyetinden daha saçma konuları tartıştıkları için bilimin ve uygarlığın ancak kuyruğunun birkaç kılından tutunabildiler.
Tek çağdaş İslam ülkesi Türkiye’nin de Erbakan’dan beri toplumsal omurgasıyla oynanıyor.
Laikliği devlet dini gibi şekillendirmeye çalışan asker-bürokrat-siyasetçi üçgeni öylesine yanlış işler yaptılar ki, ikramiye olarak AK Parti tepemize dikildi.
AK Parti gelince, takkeler düştü ve tüm keller ortaya çıktı.
Makam ve memuriyet gözetmeksizin her konumdaki kişiler ruhlarında yaşayan, ancak çeşitli nedenlerle baskı altında tuttukları faşist eğilimlerini açığa vurmaya başladılar.
TV ekranları saçmalıkların döküntü yerine dönüştü.
Konuşulanların tümü kayıt altına alınıyor.
Gelecek kuşaklar bunları arşivlerden çıkarıp izlerlerse, çok sayıda kişi mezarında rahat yatamayacaktır.
Ömer Tuğrul İnançer tuhaf yorumuyla Ayasofya’da meleklerin cinsiyetini tartışan papazların açtığı yoldan yürüdüğünü gösterdi.
Muhterem zat “Türk tasavvuf düşünürü ve müzisyeni, radyocu ve avukatmış”
Tv’de yaptığı açıklamayı bu sıfatlarından hangisine sığdıracağımı bulamadım.
Bu işlerin uzmanları bulup sığdırırlar.
İnançer’in açıklaması hiçbir kıvırmaya uymayacak kadar açık bir gericiliktir.
Bakın neler söylüyor.
“Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner biraz dolaşır. Sonra akşam üstü çıkarlar.Şimdi ise maşallah kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor.Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir.”
Yanlış anlaşıldığını iddia eden İnançer hızını alamayarak Anadolu Ajansına bir açıklama yapmış.
Açıklama şöyle:
"Hamile hanımlara, çok ileri derecede olanlara, doğumdan evvel işyerlerinde bile kanunla izin veriliyor. Sadece sağlık nedeniyle mi bu izin veriliyor zannediyorsunuz? Hamile kadının yaşama zorluğu var, bir bebek taşıyor. Saygı duyulması gerekir. Kanunda bile doğumdan önce anne adayına, evinde otursun diye izin veriliyor. Sokakta gezsin diye değil.
'Ben evlendim, hamile kaldım...' Tamam iyi ettin de... Bunlar böyle karnını salına salına yürümenin gereği olarak gösterilemez. Görüntü estetik değil, hala da aynı şeyi söylüyorum. Niye anlamıyorsunuz? Bunlar muhterem şeylerdir. Muhterem şeyler saygı duyulacak şekilde saklanır."
"Bir hanımın anneliği hazinesidir" diyen İnançer, sözlerine şöyle devam etti:
"Hamilelik bu kadar aşikar edilmez. Ayrıca yetişmekte olan genç kızlar da bu nedenle doğum yapmaktan korkuyor. Eskiden kalabalık evlerde halalar, teyzeler bulunduğu zamanlarda bile, ileri derecede hamileler evde çocuk varsa çok gezdirilmezdi. Bunlar bizim cemiyetimizin hem estetik hem terbiye hem de yavru yetiştirmekteki usulleriydi. Ben hala aynı şeyi söylüyorum. Bütün hanımlar benim annem gibidir. Aynı saygıya layıktır. Bir takım şirketler para kazanacak diye, o annelerin mahremiyeti, bu şekilde aşikar edilmez."
Anneliği överek kadın hakaret etmek bu olsa gerekir.
“Hamileleri toplama kampları yapılarak, tümünün buralara kapatılmasını da önerebilirdi.
Erkeklerin kadınların yaşamlarına bu kadar çok müdahale etmelerinin arkasında, acizlik, zavallılık, beceriksizlik, yeteneksizlik ve despotluk yatıyor olabilir mi?
Kadınlar kendi bedenlerindeki değişmelerin yarattığı estetiği göremiyorlar da, Kenan Evren’e fahri hukuk doktorluğu ve profesörlüğü verme gafletiyle tarihteki yerini almış İstanbul Hukuk Fakültesinden diplomalı Ömer Tuğrul İnançer mi görüyor.
Ey kadın dernekleri ! Sizlerin işi STK’lı olmakla övünmek değildir.
Sizlerin yaşamını, bedenini kopasıca dilleriyle taciz edenlerden hesap sorma zamanı gelmedi mi?
Neden varsınız? Eğer bu konularda tepki göstermeyecekseniz kapatın o dernekleri gidin evlerinize. Yoksa kadın olduğunuzun farkında değil misiniz?
|