“Devlet malı deniz, yemeyen domuz”
Bu sözle ilk tanıştığımda 10 yaşındaydım.
Benin 10 yaşında olduğum yıllarda çocukların dünyadan haberleri yoktu.
Dünya ile ilişkimiz evlerdeki radyo ve eve alınan gazetelerle sınırlıydı.
Bunlar da Türkiye’den öte geçemedikleri için biz de dünyanın bizim ülkeden oluştuğunu sanıyorduk.
Coğrafya okumaya başlayınca öyle olmadığını gördük.
Devlet malı ile ilgili felsefi görüşün 60 yıl sonra açıklığa kavuşmasının getirdiği huzura neden olan Diyanet İşleri Başkanlığına teşekkür ediyorum.
Yer altı dünyasına gözüm açık gitmeyeceğim için ayrıca mutluyum.
Diyanet işlerinin bana verdiği bu huzur ve mutluluğun birkaç katını Allah onlara da verir diye düşünüyorum.
Diyanet İşleri ikinci kez tarih yazdı.
İlk yazdığı tarih Alevi’lerle ilgiliydi.
“Cem Evleri ibadethane değildir” diyerek, üzerine hiç görev olmayan bir konuda açıklama yaparak tarihin ilk cildini yazmıştı.
İkinci cilt bu günlere kısmetmiş.
Bu arada, benim göremediğim başka tarih yazdılarsa,kendilerinden özür dilerim.
Tarih yazmak zor iştir.
Mektup yazmaya benzemez.
Benzemesine benzemez de, mektup yamayı beceremeyen bazıları tarih yazdıklarını sanarak komik duruma düşerler.
Diyanet’in yazdığı tarihi kaynatmadan konuya dönelim.
“Memurlar çalışmadan maaş alırlarsa, bu para helal olur mu” diye bir tartışma, soruya dönüşünce Din İşler Yüksek Kurulu şakkkk diye sorunun yanıtını vermiş ve demiş ki:
“Devletin uygulaması sonucu kimi devlet işçi ve memurlarının çalışmadan maaş almaları halinde, bu maaş helaldir. Bu uygulamada işveren devlettir, uygulama mercii devlettir.”
Kendilerine bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.
Devlet kurumlarındaki “ne mutlu Türküm diyene”, “yurtta barış dünyada barış” gibi
Yazıları içeren levhaların yerine ne koyacaklarını düşünenlere gün doğdu.
Hemen yeni levhaları yazdırıp koysunlar.
İlerleyen zaman içinde başkaları da yenilerini bulup onların arkalarından koyarlar.
Ancak naçizane önerim Atatürk’le oynamadan en az 10 kez düşünsünler.
Diyanet’in yanıtı devletle sınırlı değil.
Ellerine geçen her fırsatta kapitalistlere selam çakıp esas duruşa geçen sarıklılar, özel sektöre saygı ve sevgilerini yollamadan rahat edebilirler mi?
Elbette rahat edemezler.
Diyanet, bir de özel sektör için yanıt sunmuş.
Sunmazsa özel sektör darılır.
Yazılan tarihin tamamlayıcı bölümü şöyle:
“Özel şirketlerde hiçbir iş yapmayana ücret ödenmemektedir. Ancak böyle bir durum söz konusu olduğunda hiçbir iş yapmadan maaş almak haramdır. Dolayısıyla o kişi ve haksız kazanç sağlamasına neden ola kişi bu durumda vebal altındır”
Diyanet yüzde bir milyon haklı.
Özel şirketlerin paralarını çalışmadan yemek haramdır.
Hatta haramın karesidir.
Üretenlerin sırtından 10 kazanıp karşılığında bir vermek nedir?
“Helal” desem Diyanetteki ulemaya karşı ayıp olacak.
“Haram” desem servet düşmanlığı ile suçlanacağım.
Diyanetin yazdığı tarihe karşı da ayıp etmiş olacağım.
Halil Cibran der ki:
“ Bir yapının kenarına taş koyup, diğer taraftan duvarı yıkan şefkat ne kadar çirkindir”
|