Avrupalılar kurtuldu ama halkımız zehirleniyor.
Bu sıradan haber medyamızda fazla yer almadı.
Zehirlenen halk olduğu için önemli değil. Halk denilen şey niçin vardır?
Kandırılmak için, aldatılmak için, kazıklanmak için, zehirlenmek için, ölmek için, bir de seçimlerde parti başkanlarının yaptığı listeyi onaylamak için.
Halkımızın nasıl zehirlendiğini öğrenmek için de önce “ağır metal yüklü” midye haberine bakalım:
Avrupa Birliği (AB), Türkiye’den aldığı çift kabuklu yumuşakça ürünlerini 4 Ağustos 2014’e kadar almayacağını açıkladı. Ağır metal ve bakteri içeren ürünleri mikrobiyolojik standartlara uygun bulmayan AB, dondurulmuş ve işlenmiş çift kabuklu yumuşakça ithalatına ise ancak birlik noktalarında kontrole tabi tutulmak şartıyla izin verecek. Kum midyesi, kara midye, kıllı midye, tarak, istiridye, akivades ve kidonyadan oluşan çift kabuklu yumuşakça familyasının ihracatına Avrupa’dan yasak geldi.
Kocaman Balıkçılık Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kocaman, bunun nedeninin birkaç ihracatçı şirketin AB’ye kontrolsüz kabuklu göndermesi olduğunu belirterek “Denetimler sıklaşıp ağır metal açısından tehlikeli bulunan bölgelerden kabuklular alınmadığında yasak da kaldırılacak. İhracat yasağı tamamen tedbir amaçlı” diye konuştu.
Nedir bu ağır metal ve insan üzerindeki etkileri nelerdir?
Sanayi tesislerinin yoğun olduğu bölgelerde, atıkların denize dökülmesiyle denizlerdeki bazı metal iyonlarının artması, burada yaşayan canlıları da olumsuz etkiliyor. Balık, midye gibi sık tüketilen canlılardaki ağır metaller, insanlara da geçiyor ve ağır metal zehirlenmelerine neden olabiliyor.
Ağır metaller, insanlarda kemik ve kas hastalıklarına neden olabildiği gibi, felç ve ölümleri de beraberinde getirebiliyor. İnsanların vücutlarında biriken metal iyonlarının atılması için çok uzun yıllar geçmesi gerekiyor.
Geçen aylarda amalgam diş dolgularının insanları zehirlediğini, onlarca ağır hastalık ve arıza yarattığını yazmıştım.
İnternette konuşlanmış çanak yalayıcı bir takım, “böyle bir şey olmadığını” yazıp mail ile yolladılar.
Ben de onlara Aziz Nesin’in “it ürür kervan yürür” kitabını yolladım. Umarım almışlardır.
Midye ihracatı Türk ekonomisinde önemli yer tutuyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre Türkiye geçen yıl 63 bin ton çift kabuklu yumuşakça üretildi.
Bunun tamamına yakınını beyaz kum midyesi ile Türkiye’de daha çok ‘dolma’ yapımında kullanılan kara midye oluşturuyor.
İhracatta en büyük alıcı İtalya. İtalya en çok beyaz kum midyesi alıyor. Çift kabuklu yumuşakça, 500 milyon dolar olan su ürünleri ihracatından çok küçük pay alıyor olsa da sürekli büyüyen bir sektör.
Midye ve benzeri deniz ürünlerinin toplanması için Tarım Bakanlığının izni gerekiyor.
Halkın sağlığını hiçe sayma pahasına, para kazanma hırsıyla hareket edenler ise izin falan takmıyorlar.
Bursa İl Jandarma Komutanlığı ekipleri geçen aylarda İstanbul’dan İzmir’e kaçak midye toplandığını öğrenmişler ve ihbarı değerlendirerek, Osmangazi ilçesi Yeni Yalova yolu Dürdane Tepe mevkiinde düzenledikleri operasyon ile bir kamyon kasasında denizden çıkartılarak 20 kilogramlık çuvallarda toplam 16 bin 250 kilogram kaçak midyeyi ele geçirmişlerdi. Midyelerin sahibi hakkında idari yaptırım uygulanmış ve ele geçirilen midyeler, Osmangazi İlçe Tarım Müdürlüğü görevlilerine teslim edilmişti. İl Jandarma Komutanlığı'nca başta İznik’te bulunan Jandarma Asayiş Bot Komutanlığı ile
Osmangazi, Gemlik, Mudanya, Orhangazi ve Karacabey ilçelerinde 2012 yılı içinde gerçekleştirilen operasyonlarda yaklaşık 12 ton kaçak deniz ürünü, 2013 yılının ilk 7 ayında ise yaklaşık 58 ton kaçak deniz ürünü ele geçirilmişti.
Kaçak toplanan midyelerin nitelikleri bilinmediği için insan sağlığına verdikleri zararlar da saptanamıyor.
Ağır Metal taşıyan midyelerin AB ülkelerine satışı yasaklanınca, metro ve otobüs duraklarında “midye dolması” patlaması yaşandı.
Eskiden bir Belediye Zabıtası vardı.
Yine var ama biletsiz seyirci gibi halkın sağlığına zararlı eylemleri sadece izliyorlar.
Özetlersek: AB kapısından dönen ağır metal yüklü zehirli midyeler halkımıza midye dolması olarak yediriliyor.
Belediyeler ve sağlık kuruluşları ne yapıyorlar?
Gölge boksu… Daha fazlasını beceremiyorlar.
|