Eğitim hayatımız boyunca tarih ve coğrafya dersleri gördük.
Amerika’da kimler yaşar, Afrika’daki ülkeler hangileridir tüm bu soruların cevaplarını vermek hiç de zor değildir.
Hele bir de söz konusu Avrupa ise kendi doğduğumuz topraklardan daha bilgiliyizdir.
Çoğu ile aynı kökenden geldiğimiz Asya halkı hakkında bildiklerimiz çok sınırlıdır.
Liselerdeki tarih ve coğrafya derslerinde Türk Cumhuriyetleri’ne teğet bile geçilmez.
Hiçbir ırmak çıktığı kaynağa geri dönmez ama, o kaynaktan beslenmezse yok olur.
Türkiye bu dengeyi sağlayamadığı için kültür karmaşasına yuvarlanmıştır.
Sadece Cumhuriyet Türkiye’si mi, elbette hayır…
Selçuklu ve Osmanlı da kaynağına yabancılaştığı için yok olmuştur.
Osmanlı yabancılaşmakla kalmamış, düşmanca yaklaşımı ile Ankara savaşı faciasını yaşamıştır.
Yıldırım Beyazit’in Timur ile çatışması, Türk dünyasının bir daha yakalanamayacak bir fırsatı kaçırmasına neden olmuştur.
20.Yüzyılın son yıllarında başlayan ve günümüzde de devam eden yeni fırsatı da iyi değerlendirdiğimiz söylemez.
Kaynağımıza karşı kibirli davranışımız Türkiye’ye 50 yıl kaybettirdi.
Kazakistan Ankara Büyükelçiliğinde düzenlenen “Nursultan Nazarbayev” kitabının tanıtılmasındaki konuşmalarda eski bakanlardan Hasan Celal Güzel ve Namık Kemal Zeybek Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığı sürecinde yapılan yanlışları anlattılar.
Yanlışları görmek önemlidir de, asıl önemlisi yanlışların düzeltilmesidir.
Asya’nın ve dünyanın parlayan Kazakistan bu cumhuriyetlerden biridir.
Peki ya Asya’nın ve dünyanın parlayan yıldızı Kazakistan hakkında neler biliyoruz?
Ya da daha ciddi bir yaklaşımla neler bilmiyoruz?
2.727.300 km2 yüz ölçümü ile (Batı Avrupa’nın yüz ölçümü kadar) dünyanın en büyük dokuzuncu ülkesi olduğunu,
Müslüman ülkeleri ve Türk Devletlerinin yüz ölçümü bakımından en büyüğü, doğal kaynaklar bakımından en zengini olduğunu,
Kazakistan’da 11 milyon, Kazakistan dışında 30’dan fazla ülkede 5milyon Kazak yaşadığını,
Türk tarihinin önemli devletlerinden olan Saka, Hun, Göktürk, Kıpçak, Karahanlı, Altın Ordu gibi devletlerin merkez üssü; Kıpçak, Oğuz, Karluk gibi Türk boylarının beşiği olduğunu,
Kazakistan yönetiminin 2012 yılından beri yeşil enerjiye geçmek için gösterdiği çaba doğrultusunda ülkede yenilenebilir enerji kaynakları destekleri hakkında yasanın kabul edilmiş olduğu ve bu alanda devlet tarafından destekler yapıldığını,
2050 yılında alternatif enerji kaynaklarının kullanımının %50’ye çıkarılma planlamasıyla insanoğlunun yaşam faaliyetinin sadece petrol ve gaza değil, aynı ölçüde yenilenebilir enerji kaynaklarına da dayanması ile yeni bir çağın başlayacağını,
2008’den beri dinamik bir gelişim seyri gösteren ülke ekonomisinin 2012’ye kadar %22’ye büyümüş olduğunu ve 210,8 milyar dolarlık milli gelire ulaştığını,
Dünyada ekonomik ve kültürel açıdan üçüncü büyük organizasyon olan EXPO’ya 161 ülkenin katıldığı gizli oylama sonucunda aldığı 103 oy ile 2017 yılında Kazakistan’ın ev sahipliği yapmaya hak kazandığını,
Büyük bir şantiyeyi andıran Astana şehrini 100’den fazla ülkeden en az 5.000.000’a yakın kişinin ziyaret etmesi beklenirken; EXPO 2017 için ayrılan 113 hektarlık alanın 25 hektarında devasa ana tesis, kalan alana ise yeni sembolik yapılar ve EXPO-2017 kentinin inşa edileceğini,
EXPO-2017’de yenilenebilir enerji kaynakları kullanılacağı ve yapılan alternatif enerji kaynakları tanıtımı ile Kazakistan’ın yenilenebilir enerji potansiyelinin net bir şekilde dünyada ses getireceğini,
Ülkemizde yaşayan insanların % 90’nı bunları bilmiyor.
Oysa bunların bilinmesi ve Türk-Kazak toplumlarının yakınlaşması gerekir.
Birileri bunu görev olarak benimseyip yaşama geçirmezse her iki ülkede önemli kayıplar
|