Polis son birkaç yıldır maksadını aşmaya başladı.
Buna geçmişe döndü dersek yanlış olmaz.
Türkiye totoliter bir rejimden cumhuriyete geçti ama polis Abdülhamit döneminde kaldı.
İktidarların sopası olmaktan kendini kurtaramadı.
Sürekli yanlış kullanıldı.
Polis şefleri meslektaşlarının geçmişte yaşadıklarını yok sayarak kullanılmaya açık kapı bıraktılar.
Konuyu derinleştirmeyi başka yazıya bırakarak günümüze geldiğimizde “devletin polisi”
ya da romantik bir yaklaşımla “halkın polisinin” söylemlerde kaldığını görüyoruz..
Ak Parti polisi karşısına çıkan her topluluğa orantısız güç kullanarak insani kuralların yanı sıra yasaları da zorluyor.
Son olarak öğretmenlere karşı tutumu polisin prestijini iyice törpüledi.
Denetimsiz güç güç değildir, denir ki, doğrudur.
Polisin ivedilikle psikolojik terapiden geçmesi gerekir.
Polis teşkilatında iç huzur olmadığı için kişiler içsel denetimlerini yapamıyorlar.
Çalışma koşulları ve saatleri, alınan ücret, sosyal haklar, polisin kendisini yalnız hissetmesi halka şiddet olarak dışa vuruluyor.
Öğretmenlere uygulanan şiddete karşı tepkiler 8 yaş sınırına indiğine göre bir yerlerde önemli yanlışlar yapılıyor.
İnternet sayfalarında karşılaştığım bir yazı ve şiir beni hem umutlandırdı hem de endişe yolculuğuna çıkardı.
Eyüp Lisesi’nin eski öğrencilerinde Bülent Gülmedim’in bir paylaşımı endişelerimi doğruladı.
Öğrenci dediysem benden dört yıl sonra lisemizde okuyan bir arkadaşımız.
Bakın ne yazmış:
“Bugün iktidarın fedaileri belki de yarın çocuklarını emanet edecekleri öğretmenlere saldırırken. sekiz yaşındaki torunum Defne Purut öğretmeni için yaşamının ilk şiirini yazdı. Aradaki anlayış ve zeka farkını görürde utanırlar sanırım. işte Defne’min ilk şiir denemesi. “
ÖĞRETMENİM beni eğitirsin beni öğretirsin beni ne kadar seversin diye sorsam cevabını verirsin öğretmenlerin en tatlısı öğretenlerin en iyisi bunların hepsinin cevabı sensin DEFNE PURUT
Arkadaşım gerçekleri yazmış.
Torunu Defne ise, birilerine öğretmenin değer ve önemini anlatmış.
Şiir insanın var oluşuyla başlayan soylu bir eylemdir.
Çocuklar şiir yazdığında bu soyluluğa bir de kirlenmemişlik ekleniyor.
Öğretmenlere şiddet uygulayan polisler de 8 yaşında şiir yazabilselerdi, insanı ve özellikle öğretmenleri daha farklı algılarlar ve coplarını değil akıllarıyla vicdanlarını harman ederek kullanırlardı.
Bülent arkadaşımın yazısındaki endişeyi torunu Defne’nin yazdığı şiir aldı götürdü.
1950’lerde gece bekçi düdüğünü duyduğumuzda huzur içinde uyurduk.
Günümüzde polis sirenleri ötmeye başladığında korku ve endişe içine yuvarlanıyoruz.
Copları, biber gazları, panzerleri, TOMA’ları, bellerindeki tabancalarıyla polisler, ben Defne’nin şiiri kadar etkileyemiyorlar.
“Akıllı ol polis” dersem, umarım bana kızmazlar.
Kızarlarsa da Defne’nin şiirini okusunlar..
|