Türk’lerden neden çok az sayıda bilim adamı çıkar?
Çıkanların da değerleri bilinmediği için başka ülkeler kapar götürürler.
Bilim insanları ilimle uğraşırlar..
İlim ise değer sıralamasında pek üst sıralarda yer almaz.
Üst sıralarda yer almaması için de "önemli" insanlar gerekli gayretkeşliği esirgemezler.
Başbakan, Nobel alan bilim insanı çıkaramadığımızı sorgular…
Oysa sorunun yanıtı çevresindedir, hatta yanıtın tam ortasında durmaktadır.
Çevresindekilere bakarsa ilim insanındaki kıtlığımızın nedeni anlaşılır.
İlim, akrabalar tarafından yağma edilemeyen, hırsızlar tarafından çalınamayan, başkalarıyla paylaşıldığında azalmayan, siyasiler tarafından sömürü aracı yapılamayan tek zenginliktir.
İlim insanı olmak kişiyi boğazda yalı sahibi yapmaz.
Yüz yıllarca üretimden kopmuş, savaş ganimetleri ile ayakta duran bir sistem bilim insanına değer vermez..
Önemlilerin değerlilerin önüne geçtiği, sıralamada üstüne çıktığı sistemin toplumumuzda günümüzde de geçerliliğini yitirmemesi göçebelik kokusunu üzerinden atamamış yerleşikliğin sonucudur.
Bu sonuç, bilim yuvası ve kaynağı olması gereken üniversiteleri siyasetin merkezine oturtmuştur.
12 Eylül felaketinin sorumluları üniversiteleri YÖK'e bağlayarak yeni bir "TEKEL" yarattılar.
Her şeyi bildiklerini sanan darbeciler, bir gün o "tekel"in başkalarının eline geçebileceğini hesaplayamadılar.
Hesaplamaları da düşünülemezdi.
Bu hesabı kaldıracak beyin kapasiteleri bulunsaydı, ülkeyi kurtarmak için darbe yapmak tuhaflığına saplanmazlardı.
Bunlar öldüklerinde kafataslarının içine bakılsaydı, beyin yerine kocaman bir et parçası görülme olasılığı oldukça yüksekti.
YÖK'ün Türkiye üniversitelerini kaç yıl gerilere taşıdığını tarih yazacaktır.
Fakat yazılmış tarihin bilim yuvası olma özelliği törpülenmiş üniversitelere yararı olmayacağından, harcanan kuşaklar" vah vahlar" arasında "meçhuller” kervanına katılacaktır.
"Meçhul asker" anıtı var ama "meçhul öğrenci " anıtını ilk yapan ülke özelliğini bileğimizin hakkıyla alabileceğiz.
Buna birde “meçhul bilim adamı” anıtı da eklenebilir.
75 milyonluk ülkede çocuğunun bilim insanı olmasını isteyecek kaç aile çıkar?
Toplumumuzun bilime karşı tutumu, parayı "onur"un önüne koymuştur
Onur da bilim gibi yağmalanamayan, çalınamayan, paylaşıldığında azalmayan bir değerdir.
Erken köşe dönmeciliğin yaygın hayat görüşü sayıldığı bir ülkede kim takar bilim insanını, kim takar onuru.
Bir zamanlar mecliste plan tartışılırken bazı milletvekilleri:
- Bize plan değil pilav gerekli demişlerdi.
Aradan çok yıllar geçti.
Dünya değişti, biz ise değiştiğimizi sandık.
Teknolojiyi bir türlü anlayamadık.
Anlayabilseydik üniversiteler bilim yuvası olurdu.
Fen fakültelerindeki fizik, matematik, biyoloji ve su ürünleri bölümlerine öğrenci gelmiyor.
Üniversiteye meslek sahibi olmak için gidilir.
“Hadi birkaç fakülte bitireyim de havam olsun” diyenler de vardır ama onlar konumuzun dışındadır.
Milliyetçilik, din, Atatürkçülük, hatta ülkenin bölünmesi tartışılıyor ama bilim siyasete giremedi.
Meclisimizde henüz bilim tartışılmıyor.
Bir yanlışlık olur da tartışılırsa, bu kez birileri :
- Ne bilimi arkadaş bize kilim gerekli, diyeceklerdir.
Göçebenin kilimi bilimden önce gelir.....
|