Karl Marks “ din halkın afyonudur” demişti ya günümüzde yeni afyonlar ortaya çıktı.
Bunlardan birisi de medya.
İktidarlar bastırıyorlar parayı gazete, televizyon ne varsa kapatıyor.
Bunlara besleme basın deniyor ama yanlış benzetiliyor.
“Kapatma basın” demek daha yerinde olur.
50 yıl önce gazete haberleri ciddiye alınırdı.
Köşe yazarları dikkatle izlenirdi.
Basın halkı aydınlatırdı.
Köşe yazıları okunsun diye on binlerce gazete satılırdı.
Gazetelerin çoğu gerçekleri yazardı.
Arada “Beyazıt Kulesine kızıl bayrak çekildi” gibi namussuzca haberler çıksa da, gazeteler onurlu çizgilerini koruyorlardı.
Günümüzde toplum hızla köleleşiyor.
Medyanın çoğunluğu kapatma durumunda olduğundan halkı uyutmak ve uyuşturmak için afyona dönüşüyor.
Toplumun köleleşmesi medya fazla ırgalamıyor.
Kölelikle yoksulluk arasındaki sıkı ilişki gözlerden uzak tutulmaya çalışılıyor.
Köleliğe giden yol yoksulluktan geçer.
Dünyadaki en büyük çevre kirliliği yoksulluktur. İktidarlar yoksulluğu en aza indirmek için çaba harcamıyorlarsa, halka ihanet içindedirler. İktidardakilerin yaşantılarına bakılmalıdır. Halkın yaşantısından çok farklıysa ve lüks içindeyseler bilinmelidir ki soyuluyoruz. Birileri yoksullaşmadan, başkaları zenginleşemez. Dengesiz gelir dağılımının hesabını seçim sandığında sormayan halk bir süre sonra dilenci muamelesi görecektir. Bir hiç uğruna ve yarı aç yaşamaktansa bir amaç uğruna ölmek insana yakışır davranıştır. Şikayet bırakılmalı ve siyasete katılınmalıdır.. Artık yönetilmekle güdülmek arasındaki fark anlaşılmalıdır. Bu gün halka yaşatılan hangisidir?
Erdoğan’ın muhalefet için sıkça kullandığı bir cümle var.:
“Bunlar üç koyunu güdemezler”
Çobanlıkla yöneticilik tarihimizin hiçbir döneminde bu kadar iç içe geçmemişti.
Muhalefetin koyun güdememesi doğaldır.
Koyun gütmek isteseler birer sürü alır ve dağlara otlatmaya giderler.
Muhalefete yapılan bu çeşit suçlamalar siyasi ahlak sınırlarını zorluyor.
Ve “gerçek çoban benim , bu halkı ancak ben güderim” gibi bir anlama yaslanıyor.
Kalemini ve yazdığı köşeyi namusu olarak benimseyenler halkı uyarmalı, bildikleri gerçekleri anlatmalıdır.
Hukuk, herkesin kendisine göre biçim vereceği bir oyun hamuru değildir.
İktidar hukuku bir değer olarak benimsemiyor.
“Ben yaptım oldu ve bundan sonra da olacak” mantığı ile hukuksuz bir ortamda yurttaşlık hızla kulluğa doğru geriliyor.
Sıkı para politikası ile insanlar önce yoksullaştırılıyor.
Yoksullaşanlara yiyecek, yakacak, temizlik malzemesi ve para yardımları yapılarak. sadaka günlük yaşamın bir parçasına dönüştürülüyor.
Devletten ve belediyelerden aldığı yardımlarla yaşayanlar bir sürer sonra köleleşir.
İktidar gerçekten bunu yapmak istiyor mu?
Yapılanlara baktığımızda, yönetmek yerine çok sistemli bir ele geçirme politikası uygulandığı net biçimde anlaşılıyor.
Bir toplumu kayıtsız koşulsuz yöneterek mutlak egemenlik kurmak isteyenlerin hukuk ve demokrasi getirmeleri beklenemez.
Yurttaşlar diktatörlüğe giden yoldaki en büyük engeldir.
Medyanın neredeyse tümünün satın alınması, kurumlara yandaşların yerleştirilmesi ve incir çekirdeğini doldurmayacak konularla gündemin oluşturulması rastlantı değildir.
Bizde yazması..
Önce yoksulluk yaygınlaşacak, arkadan kölelik gelecek.
En başta da kadınlara…
|