Başbakan konuşmasında diyor ki;
“Bu HSYK’yı kim yargılayacak? Yetkim olsa ben yargılayacağım”
HSYK dediği “ Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu”
Başbakan yetkisi bu kurumu yargılayacağını söylüyor.
Erdoğan çok yorulmuş olacak ki, cumhuriyetle yönetildiğimizi unutmuş görünüyor.
Bir başbakanın HSYK’yı yargılama yetkisi ancak İran İslam Cumhuriyeti veya Kuzey Kore Komünist yönetiminde olabilir. Ya da Afrika’nın kabile devletlerinde.
Türkiye Cumhuriyeti batıdakilerden hukuk ve demokrasi olarak epeyce gerideyse de, başbakanlara yargılama yetkisi tanımayacak kadar ileridir.
Yapılan çok büyük bir gaftır. Hatta Anayasa’yı ihlale teşebbüs suçudur.
Bu sözü ben söyleyebilirim ama Başbakan böyle bir eylemi çağrıştıracak cümleyi bile kuramaz
Devlet yönetenler cesur olmalıdır ama pervazsızlık yakışmaz.
Nedir ki, denetlenemeyen güce sahip olduğunu sananlar pervasızlıkta da direniyorlar.
Erdoğan önce konuşuyor sonra da çok hızlı olarak yüksek yargının yapısını değiştirecek, daha açık bir deyimle Erdoğan’ın istediği biçime sokacak yasa değişikliği tasarısı Meclise veriliyor.
Bu yapılan da başka bir anayasal suçtur.
Yasalar iktidarların keyiflerine ve çıkarlarına göre değil, toplumun ihtiyaçlarına göre düzenlenir.
Türkiye’de olmadığı gibi…
Başbakan çok güçlü olduğunu sanıyor ama, gücünün yapaylığının ve iğretiliğinin farkına varamıyor.
AK Parti üç dönem iktidar oldu ama milletin kalbinde kök salamadı.
Siyasetin çınarı olmak kolay değildir.
Geçmişte ANAP’da aynı durumdaydı.
Elinde büyük güçler vardı ama ayrık otundan orman oluşmaz.
ANAP milletin kalbinde kök salıp ağaç olamadı.
AK Parti’de olamayacak. Ağaçlar, hele hele çınarlar otlardan türemezler.
Erdoğan; zekası, konuşma ustalığı, toplumumuza uyan karizması, gündemi oyalama yeteneği ile birkaç dönem daha iktidarda kalabilirdi.
Danışman seçimindeki yanlışları ile yaşadığımız karmaşa yaratıldı.
Yazılarım kendisine ulaştı için kaç kez “ danışmanlarını ivedilikle kovması” gerektiğini yazdığımı da anımsayacaktır.
Milletvekili seçildiği halde baş danışmanlık giysisini çıkartmayan Yalçın Akdoğan’ın açıklaması başta Ergenekon davası olmak üzere askeri vesayeti kaldırmak adına açılan soruşturmaları yerle bir etti.
Soruşturmaların yanı sıra adliye sistemi de iflasını ilan etti.
Akdoğan şu anda danışman falan değil, ya danışmanken başbakanı acaba kaç kez yanılttı.
Eğer Erdoğan yüce divana gidecekse başta Yalçın Akdoğan olmak üzere önce danışmanları yargılanmalıdır.
Böylece danışman dokunulmazlığı ya da sorumsuzluğu da son bulur.
Geçmişte de bakanlar, milletvekilleri suçlandılar ve yargılandılar ama danışmanlar, o zaman ki a unvanları ile müşavirler sorgulanmadılar bile.
Erdoğan çevresindeki gazetecileri seçerken de yerinde kararlar verememiş.
Bu konuda Nazlı Ilıcak’tan bir alıntı yapacağım. Ayşe Arman ile yaptığı söyleşideki iki cümle çok önemli.
“Etrafındaki dar kadronun söylediklerinin her zaman doğru olmayacağını öngörmeli.
Görüştüğü gazeteciler, hepsi değil ama pek çoğu artık kamuoyunda itibarını kaybetmiş insanlar. Başbakan etrafına öyle bir duvar örmüş durumda ki, aykırı fikirlere kapalı.
Aykırı fikir sunanları düşmanıymış gibi değerlendiriyor”
Nazlı Ilıcak benim yazdıklarımı daha farklı ve diplomatik dille açıklamış.
Erdoğan’a bir keza daha yineliyorum:
Öncelikle tüm danışmalarını kovsun ve yerlerine halktan insanlar alsın.
Televizyonlara çıkıp onu savunan gazetecileri engellesin. Çünkü onlar knedisini övdükçe daha çok batıyor.
|