Kışı sevmiyorlar, kışa kızıyorlar.
Kışın ne suçu var ?
Yatacak ve yiyecekleri olmayanların soğukta kalmalarına üzülmek insani duygudur.
Kış’a kızılarak yoksullukla savaşılmaz.
Yoksulluğu yaratanları ortadan kaldırmadan, gelir dağılımındaki adaletsizliğe son vermeden mevsimleri suçlamak ciddiyetle bağdaşmaz.
Her zenginlik başkalarını yoksullaştırarak gerçekleştirilir.
Kış’a kızana kadar insanı insana soyduran düzene kızalım.
Bu adaletsiz sistemi değiştirmek için mücadele edelim.
Hayatımızı başkalarının ellerine teslim edersek şikayet hakkımız kalmaz.
Yoksulluk, hırsızlara karşı çıkmayanların eseridir.
Hırsız’ın işi başkalarını soymaktır.
Aç kaldığı için ekmek çalan yasalara göre hırsızdır ama insan vicdanı aynı kanıda değildir.
Avrupa hukuk sistemi bu çeşit hırsızlıklar da kararı yargıcın vicdanına bırakmıştır.
Yoksulluğu nedeniyle ihtiyacı için çalan ile zengin olmak için halkı ve devleti soyan aynı mantıkla değerlendirilemez.
Açlıktan ölecek hale geldiği için ekmek ya da baklava çalanla bankayı hortumlayan aynı mıdır?
Hasta çocuğu, eşi, annesi, ya da babası için ihtiyacı kadar çalanla bankerlik numarasıyla milyarları götürenler aynı mıdır?
Bir yanda yoksulluk, öte yanda milyon dolarlara satılan akıllı evler.
Devletin vergi yükü ise yoksullarla orta gelirlilerin sırtında.
Dolaylı vergilerle devletin eli halkın cebinden hiç çıkmıyor.
Yolsuzluklardan vergi alınsa devlet zengin olurdu.
Nedir ki, vergiler verenlerden alınıyor.
Kolayını bulmuşlar Kış’a kızıyorlar.
Kış yoksulları çok kötü vuruyormuş…
Kış kimseyi vurmaz…
Yoksulları vuran sistemdir.
Zengini daha zengin yapan, yoksulu süründüren sistem yasalarla da korunmaktadır.
Bir dönem, yoksullukla mücadele edilmesini isteyenlere komünist damgası vurulması, yaşamlarının cehenneme çevrilmesi yasalarla desteklenmiştir.
Bu ülkede hırsızlar, yolsuzluk yapanlar, bankaları ve halkı soyanlar korunmaya alınırken çarpık düzeni eleştiren, karşı çıkanlar cezaevlerinde çürütülmüşlerdir.
Genç kuşağının başlattığı soyguna karı mücadele 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri ile sonlandırılmıştır.
Siviller çarpık ve sakat düzeni korumak için arkalarına ABD’yi de alıp askeri de kullanarak
tepki gösterebilecek unsurları susturdular.
Gezi olaylarının gelişmesi susturulduğu sanılan gençliğin yeniden şahlanışıydı.
Yaşanan paniği hep birlikte gördük.
Başer Esad’a katil diyenler, Gazi olayları ve diğer illerdeki benzerleri sırasında kaç kişi öldüğünü açıklayabilirler mi?
Beş kişi mi? On kişi mi? Yoksa daha fazla mı?
Kaç kişi öldürülünce katil olunuyor?
Gündem değiştirerek halkı uyutma ustaları, soğuklar artınca Kış’a kızarak yoksulların sırtını okşuyorlar.
Sırt okşanınca insanlar ısınmaz. Açlıkları da sona ermez.
Kış’a kızanlara bakarlar ve “ bu geri zekalılar kimi kandırıyorlar” derler.
Sonra da, yoksullukları iyice derinleşsin ve sadaka ile geçini hale gelsinler diye gider “dini bütün dediklerine oy verirler.
Kış’a kızmak tuhaflıktır, hatta ahmaklıktır.
Norveç’de Kış daha sert ama orada kimse kızmıyor.
İlle de kızmak isteyenler, gelir dağılımındaki adaletsizliğe kızabilirler.
Hukuksuzluğa kızabilirler.
Topal demokrasiye kızabilirler. Fakat Kış’a kızamazlar.
Kış da kendisine kızanlara kızdı ve yağışlar kesiliverdi.
Bakalım şimdi kime kızacaklar?
|